HAKKÂRİ
STELLERİ: Doğu Anadolu'da Savaşçı Çobanlar
Altınoran Sanat ve Düşünce Platformunun organizasyonunda ve Sayın Dr.
Haluk Uygur rehberliğinde gerçekleştirdiğimiz Van Gölü gezisinin en önemli ve
heyecan verici deneyimlerindendi. 2011 deki yıkıcı Van depremi ile hasar gören
Van Müzesinin yerine Van Kalesi eteklerine yeni inşa edilen modern Van Müzesi
ziyaretimizin en etkileyici galerilerinden biriydi. Özellikle de “ Hakkâri
Stelleri’nin” bulunduğu galeri.
1998 yılında Hakkâri kent merkezinde tesadüfen 13 taş stel ele
geçirildi. Üzerlerinde daima cepheden bir insan yüzü ve bedeninin üst kısmı
gösterilmişti. Çıplak olarak betimlenen bu figürlerden 11'inde erkeklik organı
bir suspansuvar altına gizlenmiştir. Diğer iki stelin ise kadınlara ait olması
olasıdır. Yanlarında balta, mızrak, topuz gibi silahlar, belde kemer ve daima
bir hançer vardır. Ayrıca steller üzerinde bozkır türü çadırlar, leopar avı ve
yaban keçilerine saldıran leoparlar ve kimi küçük erkek ve bir kadın figürü de
resmedilmiştir. Doğu Anadolu'ya yabancı olan bu taşlar Avrasya bozkır
kültürünün bir parçasıdır. Silah tiplerine dayanılarak M.Ö. II. binyılın
ortaları ile sonları arasında bir yere tarihlenmeleri mümkündür.
Tüm stellerde ana konu cepheden
genç ve güçlü bir insan bedeninin üst kısmıdır, bacaklar gösterilmemiştir. Çoğu
tombul, değirmi, kimileri de ince-uzun yüzlü olan figürlerin çok belirgin bir
burunları ile burun üzerinde birleşen kaşları ve dar bir alınları vardır.
Kabartma tekniğinde yapılmış örneklerde yuvarlak göz çukurluklarına beyaz
renkli bir taşla kakma yapılmıştır. Küçük ağız daima kapalı, dudaklar ise
ifadesiz ve serttir. Başlarında çoğu kez ilginç ve süslü bere ya da takke türü
başlıklara yer verilmiştir. Bazen pazıları da belirtilmiş olan kollar dirsekten
bükülmüş; eller ve parmaklar özenli bir biçimde betimlenmiştir. Buna karşılık
gövdenin öteki ögeleri üzerinde hiç durulmamıştır.
Hakkâri stelleri belirli bir program çerçevesinde ve yerli ustalarca
yapılmıştır. Taşların işlenişinde hemen hiç değişmeyen ikonografik bir planlama
söz konusudur. Ufak tefek değişikliklerle bu program baştan sona geçerliliğini
sürdürmüştür. Bu ikonografik planlamaya göre steller iki kümeye ayrılır: a)
Elinde bir tulum bulunan silahlı erkekler; b) Silahsız kadınlar. Temel olarak
anlatılmak istenen şey kimi genç ve dinamik kişilerin güç ve başarılarıdır.
Bozkır kültürleriyle güçlü ilişkiler gösteren Hakkari taşları
stilistik olarak gerçekçi bir kabartma tekniğinden, giderek değişerek, şematik
bir linear tekniğe doğru gelişim geçirmişlerdir. Aynı anda ya da kısa zamanda
yapılmadıkları ve fakat farklı ellerden ve farklı zamanlarda çıktıkları da
belirgindir. Örneğin sağ elde tutulan deriden tulumların zaman içinde gitgide
uslüplaşarak sonuçta yalnızca sağ elin başparmağı ile işaret parmakları arasına
sıkıştırılmış küçük bir halkaya dönüşmüş olması, balta ve mızrak gibi
silahların konumlarında karşılaşılan değişiklikler bunun en açık belirtisidir.
Taşların tarihi konusunda son
olarak şunu da belirtmek gerekir ki, Hakkâri stelleri üzerinde ne Assur ve ne
de Urartu sanatlarının bir etkisi görülebilir. Ön Asya dünyasında etkileri çok
yaygın olarak izlenebilen bu iki uygarlıktan hiç bir iz taşıyor olmamaları M.Ö.
IX. yüzyılın ortalarından önce, benzer durumdaki Hasanlu altın kadehi ile yakın
bir dönemde yapılmış olabileceklerine işaret eder. Bütün bu değerlendirmelerden
Hakkâri stellerinin daha çok M.Ö. II. binyılın son yüzyılları ve daha az da I.
binyılın çok başlarına ait olabilecekleri anlaşılmaktadır.
Peki, Doğu Anadolu'da Asur ve
Urartu devletlerinin henüz tarih sahnesinde etkili bir biçimde görülmedikleri
bu tarihlerde söz konusu taşları kimler kazdırtmış olabilirdi? Asur krallarının
yıllıklarında belirtiği üzere M.Ö. I. binyılın başlarında, içinde olasılıkla Hakkâri
yöresinin de bulunduğu Büyük Zap'ı n yukarı çığırı Hubuşkia adını taşıyor ve
bağımsız bir krallıkça yönetiliyordu. Kralları Kaki ve Data/Dadi gibi Hurrice
adlar taşıyordu. M.Ö. IX. yüzyılın sonlarına doğru bağımsızlığını yitirmiş
görünen Hubuşkia sonraları Asur ve Urartu krallıkları arasında çekişme konusu
oldu. Yazılı kaynakların sağladığı bu kısıtlı bilgilere karşılık Hubuşkia'nın
lokalizasyonu ve kültürleri konusunda, şimdilik ne yazık ki, tam anlamıyla
doyurucu bir bilgi yoktur (Lanfranchi 1995; Salvini 1995). Bu türde steller
onlarla ne dereceye kadar ilişkiye sokulabilir? Yoksa bu taşlar şimdiye dek Asurluların
da hiç tanımadığı yabancı halklara mı aittir? Bu soruların yanıtlarını almak
pek kolay değildir.
Hangi amaçla dikilmiş olurlarsa olsunlar Hakkâri taşları M.Ö. II.
binyılın sonlarına doğru bir kısım kuzeyli bozkır göçebelerinin güneye doğru
inmiş olabileceklerine işaret etmektedir. Gerçekten de M.Ö. III. binyılın
sonları ve II. binyılın başlarında Traskafkasya ve Doğu Anadolu'yu etkileyen
bir kısım göç dalgalanndan söz edebilecek kanıtlara sahibiz.
Hakkâri stelleri, bozkır kültürleriyle Doğu Anadolu arasındaki,
şimdiye dek bilinmeyen, erken ilişkilere getirdiği ve getireceği yeni görüşler
açısından son derecede önemlidir.
Kaynak: Belleten; Türk Tarih Kurumu.
https://belleten.gov.tr/tam-metin/2601/tur, Veli Sevin, Aynur Özfırat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder