1 Şubat 2020 Cumartesi

BİR DARK TURİZM NOKTASI: SACHSENHAUSEN MEMORIAL AND MUSEUM





BİR DARK TURİZM ÖRNEĞİ: SACHSENHAUSEN MEMORIAL AND MUSEUM


Soğuk ve kasvetli bir Berlin sabahında bu kez rotamız Sachsenhausen Toplama Kampı. Hava gibi kasvetli ve soğuk bir ziyaret olacak. S1 nolu trene binip yaklaşık bir saatlik yolculuktan sonra son durak Oranienburg HBF da iniyorsunuz. İstasyondan çıkar çıkmaz önündeki duraktan otobüse binerek ya da bizim gibi 25 dakikalık yürüyüşle gidebilirsiniz toplama kampına. Biz Oranienburg kasabasını da görmek adına yürüdük. 25 dakika sonra beton bloklar ile çevrilmiş gri danışma kulübelerine ulaştık. Buradan harita ve kulaklık da alabiliyorsunuz. Binaların yanından sola dönüp yaklaşık bir kilometrelik  yolu üzerinde dikenli teller olan beton duvarların yoldaşlığında yürüyorsunuz. 

Duvarın bir bölümünde Sovyet Kızıl Ordusunun mahkûmları kurtardığı güne ait orijinal fotoğraflar ve öyküleri yer alıyor. Daha sonra yönetim binasının altındaki demir parmaklıklı geniş kapıdan giriyorsunuz. Kapının üzerinde meşhur

 Arbeit Macht Frei”
Çalışmak sizi hür kılar.

yazısı karşılıyor. Bomboş bir alan. Tam karşımızda bir anıt ve iki devasa çınar ağacı. Sol tarafımızda revir olarak kullanılan barakalar. 


Zamanında altı barakaymış ama şu an ikisi ayakta ve müzeye dönüştürülmüş. O günlere ait hasta dosyaları, hasta takip kartları, kitaplar, mahkûm kıyafetleri, tıbbi gereçler vb sergileniyor. Cam bölmeler içerisinde sergilenen mahkûm kıyafetleri üzerinde renkli üçgenler görülüyor. Tecavüzcüler, katiller ve komünistler kırmızı üçgen ile homoseksüeller pembe üçgenle ve Yahudiler de sarı üçgenle işaretlenmişler.







Burada özellikle tüberküloz ve hepatit üzerine mahkûmlar üzerinde çalışmalar yapılmış. Baraka revirlerin devamında yine gri boyalı beton bir bina. Tek katlı ve bodrum katına sahip, otopsi binası ve morg olarak kullanılmış. Beyaz fayansla kaplı odalardaki mermer otopsi masalarının soğukluğu insanın içini dışarının soğuk havasından daha çok üşütüyor.


Bu binadan çıkıp Yönetim binasının sağ tarafına yöneliyoruz. Burada da mahkûmların kaldığı tahta barakalar var. Daha doğrusu iki adet yeniden kurulmuş. İçlerinde mahkûmların yattığı bitişik nizam üç katlı ranzalar mevcut.





Bu barakalardan 50 – 60 tane mevcutmuş, bugün iki tanesi yeniden kurulmuş. Diğerlerinin bulunduğu alanlar metal şeritlerle işaretlenmiş.
Bu barakaların hemen yanında duvar ile çevrilmiş bir avlu içinde hücrelerden oluşan bir hapishane var. Hapishane içinde hapishane… Dış kapının hemen önünde de mahkûmların infaz edildiği üç adet direk… Halen bütün soğukluğu ile ayaktalar.



Onların da önünde yürüyüş yolu diyebileceğimiz bir alanda yaklaşık 2 metreye 10 metre genişliğinde değişik taş vb kaplama malzemeyle döşenmiş bir alan. Burada Almanların askerleri için ürettikleri değişik tabanlara sahip ayakkabıları mahkûmlara denettikleri alanmış. Disiplin cezalı mahkûmlar bu alanda denenecek ayakkabıları giyip kilometrelerce yürütülüyormuş.


Hava iyice soğudu. Biz termal içliklerimize ve kışlık giysilerimize rağmen donuyoruz. İncecik mahkûm kıyafetleri içindeki kamp sakinlerinin durumunu tahayyül bile edemiyoruz. Geniş alanı geçtikten sonra mutfak olarak kullanılan binaya giriyoruz. Binanın alt katında geniş bir salon. Salonun bir yerinde 2x4 metre boyutlarında beton bir havuz. Burası mahkûmların patates ve havuç soyup yıkadıkları yer. Soyulan patates kabukları çürüyünce öyle kötü kokarmış ki kokusu burnunuza değil beyninize işlermiş.



Burada içimizi ısıtan tek şey nemli duvarlardaki rengârenk grafiti/ resimler. Bir kısmı cam ile koruma altına alınmış. Gardiyanlar mı yaptı, mahkûmlar mı yaptı bilemiyorum. Mahkûmlar yaptı ise zamanı ve boyaları nereden buldular bilemiyorum.





Grafitilerin verdiği hüzünlü bir duygu ile yine soğuk havaya çıkıyoruz. Mutfak binasının arka tarafına geçiyoruz. Burada savaş alanındaki siperler gibi yapılmış küçük bir poligonu andıran bir alan. Burası infaz siperiymiş. İdama mahkûm kamp sakinleri ağaç kütüklerinden yapılmış bir duvarın önüne dizilip infaz ediliyorlarmış.



İnfaz siperinin üst tarafında öldürülen mahkûmlar anısına yapılan bir anıtın hemen çevresinde Krematoryum alanı, fırınlar, bir kısmı halen ayakta… Müze barakalardan birinde gördüğüm bir yazı geliyor aklıma; Yeni gelen mahkûmları karşılayan Toplama Kampının komutanı, Krematoryumun bacasını göstererek, “ Burada tek çıkış yolunuz var o da Krematoryumun bacası.” Diyerek gözdağı verirmiş.





Sachsenhausen Toplama Kampında gezerken burada yaşanan acılar ve ıstırapları yeniden hissediyorsunuz. Çünkü her belge, her obje yaşananları anlatmak için yeterli. Yüksek beton duvarların hemen iç tarafında yüksek voltaj ile donatılmış paslı dikenli teller, fincanlarına takıldığı günden beri öylece duruyor. Mayınlı alanlar ve 80 yıl önce konulan uyarı levhaları bile konulduğu gibi yerli yerinde. Bu utanç müzesinde her şey ürpertici.






Kampta sergilenen işkence masaları ve idam düzenekleri yerli yerinde durmaktadır. 22 Nisan 1945 tarihinde Sovyet Kızıl Ordusu’nun 47. Tugayı tarafından hürriyete kavuşturulan kampta toplam olarak 200 binden fazla insan esir edilmiş, bunların yarısı yetersiz beslenme, tifo ve sarılık gibi salgın hastalıklarla ve kışın dondurucu soğuğu ile hayatını kaybetmiştir.
Yukarıda belirtilen nedenler dışında, birçok insan da, tıbbi alandaki deneysel amaçlarla öldürülmüşlerdir.
1940 yılında Alman işgalindeki Polonya topraklarındaki elit tabakayı eritmek için, çoğu doktor, papaz, kamu görevlisi ve işgale muhalif kişiler de kampın esirleri arasında yer aldılar.
4 Nisan 1941 tarihinde Eichberg Akıl Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Friedrich Mennecke adlı SS doktoru „14 f 13“ kod adıyla tarihe geçen fiziksel-zihinsel özürlü ve güçsüz esirlere ötenazi uygulaması için aday tespitleri yapmıştır. Seçilen kurbanlar gaz odalarında öldürülmüşlerdir.
Ağustos 1941’de Sovyet Kızıl ordu mensubu yaklaşık 18 bin savaş esiri Sachsenhausen toplama kampına intikal etmiştir. Esirlerin kampa varışlarının hemen ardından 13 binden fazlası Naziler tarafından vurularak katledilmişlerdir.
1944 yılı Ağustos ayında Varşova’da patlak veren başkaldırı üzerine Almanlar, yaklaşık 3500’ü Sachsenhausen Toplama Kampı olmak üzere yaklaşık 65 bin Polonya vatandaşını Almanya’daki çeşitli toplama kamplarına nakletmişlerdir. Esirler, kampta zorunlu tıbbi deneylere maruz bırakılmışlardır.
Kamp muhafızları, müttefik kuvvetlerin Almanya’ya ilerleyişi karşısında Sachsenhausen Toplama Kampı'ndaki 30 bin esiri kuzeybatı istikametinde “Ölüm yürüyüşü” adı verilen zorunlu yürüyüşe tabi tutmuşlar; hasta ve güçsüz olanları ve yürüyüş temposuna ayak uyduramayanları öldürmüşlerdir. Bu yürüyüş sırasında hayatta kalmayı başarabilenler Sovyet Kızıl Ordusu tarafından 2 Mayıs 1945 tarihinde Schwerin kasabası yakınlarında serbest bırakılmışlardır.
Sachsenhausen Kampı'ndan 500 kg insan saçı çıkarıldığı söylenmekte. Kamptan ayrılıp istasyona doğru yürürken kampın beton duvarlarının dış kısmında bulunan orijinal fotoğraflara bir kez daha bakmaktan gözümüzü alamıyoruz. Çünkü her fotoğraf karesi yaşanmış bir trajediyi haykırıyor.
Meraklısına Sachsenhausen Memorial ve Museum’un orijinal broşüründen bilgiler aşağıdadır.
1933 - 1934
21 Mart 1933’te yerel SA mensupları, Oranienburg merkezine yakın, kullanılmayan bir bira fabrikasını devraldı ve Prusya eyaletinde ilk toplama kampını kurdular.
Oranienburg toplama kampı, Nasyonel Sosyalist’in özellikle emperyal başkent Berlin'de iktidara el koymasından sonraki aylarda muhalefet zulmünün kilit bir alanıydı. Rohmputsch ve SA'nın bastırılmasının ardından kamp, ​​1934 Temmuz'unda SS tarafından ele geçirildi.
Mahkûmları diğer kamplara transfer ettiler, ancak bira fabrikasını yedek kamp olarak tuttular.
13 Temmuz 1934'te mahkûmların son alındığı zaman, Orainienburg toplama kampında 3.000'den fazla kişi hapsedildi. Aralarında yazar Erich Mühsam dâhil en az on altı mahkûm gardiyanlar tarafından öldürüldü,
Daha sonra Sachsenhausen Toplama kampı, Oranienburg kampının aksine Berlin'in ana yolundaki kasabada durdu. Mahkûmlar kasabanın birçok yerinde belediye işçisi olarak kullanılmıştır.
Yurtdışına kaçabilen mahkûmlar, Oranienburg toplama kampının dehşeti hakkında rapor yayınladılar.
Nazi propaganda makinesi, bunlara gazete, radyo ve filmdeki durumun idealleştirilmesiyle yanıt verdi.
1936 - 1945
Sachsenhausen Toplama Kampı 1936 yazında, özellikle EMSLand kamplarındaki mahkûmların emeği ile inşa edildi. Temmuz 1936'da SS Henrich Himmler'ın ReichFührer tarafından Alman polisinin şefi olarak atanmasından sonra kurulan ilk yeni kamp oldu. Kompleks, bir SS mimarı tarafından diğer toplama kampları için de bir model olarak tasarlanmış ve düzenlenmiştir. Amaç Nazi dünya görüşüne mimari anlatım vermek ve mahkûmların SS'nin mutlak gücüne boyun eğmesini sembolize etmekti.

Emperyal başkentin hemen dışında bulunan eğitim için kullanılan bir model kamp olarak, Schsenhausen Nasyonal sosyalist toplama kampı sisteminde özel bir statüye sahipti. Toplama kampları müfettişliğinin Berlin’den Oranienburg’a transfer edildiği 1938'de bu daha da güçlendi.
200.000 den fazla insan 1936-1945 yılları arasında Sachsenhausen Toplama Kampında hapsedildi. İlk başta, çoğunlukla hapse atılanlar Nazi rejimi siyasi muhaliflerdi, daha sonra, Nasyonal Sosyalist ideoloji tarafından ırksal veya biyolojik olarak daha aşağı olarak tanımlanan grupların üyeleri ve 1939'dan sonra, işgal altındaki Avrupa ülkelerinden daha fazla insan sürekli artan sayılara katıldılar
On binlerce kişi açlıktan, hastalıklardan, zorla çalıştırma ve kötü muameleden öldü ya da SS güçleri tarafından sistematik olarak öldürüldü. Kampın tahliyesinden sonra diğer binlerce mahkûm ölüm yürüyüşlerinde öldü. Kampta geride kalan 3.000 hasta mahkûm, aralarında doktorlar ve sağlık görevlileri, 22 ve 23 Nisan 1945'te Sovyet ve Polonya birlikleri tarafından serbest bırakıldı.
1945 1950
Sovyet özel kampı
1945 ağustosunda, savaşın sona ermesinden üç ay sonra ve Avrupa'nın Nasyonal Sosyalist yönetimden kurtarılması, Sovyet gizli servisi,  7 numaralı özel kampı Sachsenhausen’deki eski kampın çekirdek alanına taşıdı. Krematoryum ve imha tesisleri hariç binaların çoğu eskisi gibi kullanılmıştır. Kamp şimdi çoğunlukla küçük rütbeli Nazi görevlileri tuttu, fakat aynı zamanda siyasi olarak istenmeyen, keyfi olarak tutuklanan veya Sovyet askeri mahkemeleri tarafından mahkûm edilen insanlar da vardı. Kadın, erkek, genç, yaşlı, Nazi geçmişi olanlar ve olmayanlar da vardı.
1948'den sonra şimdi 1 numaralı özel kamp olan Sachsenhausen, Sovyet işgal bölgesindeki üç özel kampın en büyüğü oldu. Kampın 1950 Martında kapatılmasına kadar, 12.000'i yetersiz beslenme ve hastalıktan ölen 60.000 kişi hapsedildi.
1961 - 1990
Sovyet ordusu tarafından yıllarca süren kullanım ve yıkımdan sonra, militarize edilmiş halk polisi ve ulusal halk Demokratik Alman Cumhuriyeti GDR ordusu, 1956 da, bölgeyi - ki 22 Nisan 1961'de başlayan - Sachsenhausen ulusal anısına dönüştürmek için planlama çalışmalarının başladığını görüyoruz. Geri kalan orijinal yapıları korumak yerine, planlamacılar, anti-faşizmin faşizme karşı zaferini sembolize edecek anıt kompleksini oluşturmayı seçtiler Sadece birkaç orijinal bina ve rekonstrüksiyon komplekse dahil edildi.
1993 sonrası
GDR'deki barışçıl devrimin ve Almanya’nın yeniden birleşmesinin bir sonucu olarak, Sachsenhausen anıtı ve müzesi Ocak 1993'ten bu yana, Brandenburg anıtı vakfının bir parçası olmuştur. Bu, Brandenburg eyaleti ve Almanya Federal Cumhuriyeti tarafından eşit olarak finanse edilen, kendi kendini yöneten bir yarı resmi bir kamu girişimidir. Wittstock yakınlarındaki ormanın altındaki Ölüm Yürüyüşü Anıtı da Sachsenhausen tarafından yönetiliyor. Bu ormanda, SS’ler tarafından Schwerin yönünde yürümeye zorlanan 18.000 mahkûm, 1945 Nisan sonlarında ve Mayıs başında günlerce kaldı.
Yazı ve Fotoğraflar:
Mehmet Cengiz TÜMER
Aralık 2019