BİR DARK TURİZM ÖRNEĞİ: SACHSENHAUSEN
MEMORIAL AND MUSEUM
Soğuk ve
kasvetli bir Berlin sabahında bu kez rotamız Sachsenhausen Toplama Kampı. Hava
gibi kasvetli ve soğuk bir ziyaret olacak. S1 nolu trene binip yaklaşık bir
saatlik yolculuktan sonra son durak Oranienburg HBF da iniyorsunuz. İstasyondan
çıkar çıkmaz önündeki duraktan otobüse binerek ya da bizim gibi 25 dakikalık
yürüyüşle gidebilirsiniz toplama kampına. Biz Oranienburg kasabasını da görmek
adına yürüdük. 25 dakika sonra beton bloklar ile çevrilmiş gri danışma
kulübelerine ulaştık. Buradan harita ve kulaklık da alabiliyorsunuz. Binaların
yanından sola dönüp yaklaşık bir kilometrelik
yolu üzerinde dikenli teller olan beton duvarların yoldaşlığında
yürüyorsunuz.
Duvarın bir bölümünde Sovyet Kızıl Ordusunun mahkûmları
kurtardığı güne ait orijinal fotoğraflar ve öyküleri yer alıyor. Daha sonra
yönetim binasının altındaki demir parmaklıklı geniş kapıdan giriyorsunuz.
Kapının üzerinde meşhur
“Arbeit
Macht Frei”
Çalışmak sizi hür kılar.
yazısı karşılıyor. Bomboş bir alan. Tam karşımızda bir anıt
ve iki devasa çınar ağacı. Sol tarafımızda revir olarak kullanılan barakalar.
Zamanında altı barakaymış ama şu an ikisi ayakta ve müzeye dönüştürülmüş. O
günlere ait hasta dosyaları, hasta takip kartları, kitaplar, mahkûm
kıyafetleri, tıbbi gereçler vb sergileniyor. Cam bölmeler içerisinde sergilenen mahkûm kıyafetleri
üzerinde renkli üçgenler görülüyor. Tecavüzcüler, katiller ve komünistler
kırmızı üçgen ile homoseksüeller pembe üçgenle ve Yahudiler de sarı üçgenle
işaretlenmişler.
Burada özellikle tüberküloz ve hepatit üzerine mahkûmlar
üzerinde çalışmalar yapılmış. Baraka revirlerin devamında yine gri boyalı beton
bir bina. Tek katlı ve bodrum katına sahip, otopsi binası ve morg olarak
kullanılmış. Beyaz fayansla kaplı odalardaki mermer otopsi masalarının
soğukluğu insanın içini dışarının soğuk havasından daha çok üşütüyor.
Bu binadan çıkıp
Yönetim binasının sağ tarafına yöneliyoruz. Burada da mahkûmların kaldığı tahta
barakalar var. Daha doğrusu iki adet yeniden kurulmuş. İçlerinde mahkûmların
yattığı bitişik nizam üç katlı ranzalar mevcut.
Bu barakalardan 50 – 60 tane mevcutmuş, bugün iki tanesi
yeniden kurulmuş. Diğerlerinin bulunduğu alanlar metal şeritlerle işaretlenmiş.
Bu barakaların hemen yanında duvar ile çevrilmiş bir avlu
içinde hücrelerden oluşan bir hapishane var. Hapishane içinde hapishane… Dış
kapının hemen önünde de mahkûmların infaz edildiği üç adet direk… Halen bütün
soğukluğu ile ayaktalar.
Onların da önünde yürüyüş yolu diyebileceğimiz bir alanda
yaklaşık 2 metreye 10 metre genişliğinde değişik taş vb kaplama malzemeyle
döşenmiş bir alan. Burada Almanların askerleri için ürettikleri değişik
tabanlara sahip ayakkabıları mahkûmlara denettikleri alanmış. Disiplin cezalı
mahkûmlar bu alanda denenecek ayakkabıları giyip kilometrelerce yürütülüyormuş.
Hava iyice soğudu. Biz termal içliklerimize ve kışlık
giysilerimize rağmen donuyoruz. İncecik mahkûm kıyafetleri içindeki kamp
sakinlerinin durumunu tahayyül bile edemiyoruz. Geniş alanı geçtikten sonra
mutfak olarak kullanılan binaya giriyoruz. Binanın alt katında geniş bir salon.
Salonun bir yerinde 2x4 metre boyutlarında beton bir havuz. Burası mahkûmların
patates ve havuç soyup yıkadıkları yer. Soyulan patates kabukları çürüyünce
öyle kötü kokarmış ki kokusu burnunuza değil beyninize işlermiş.
Burada içimizi ısıtan tek şey nemli duvarlardaki rengârenk
grafiti/ resimler. Bir kısmı cam ile koruma altına alınmış. Gardiyanlar mı
yaptı, mahkûmlar mı yaptı bilemiyorum. Mahkûmlar yaptı ise zamanı ve boyaları
nereden buldular bilemiyorum.
Grafitilerin verdiği hüzünlü bir duygu ile yine soğuk havaya
çıkıyoruz. Mutfak binasının arka tarafına geçiyoruz. Burada savaş alanındaki
siperler gibi yapılmış küçük bir poligonu andıran bir alan. Burası infaz
siperiymiş. İdama mahkûm kamp sakinleri ağaç kütüklerinden yapılmış bir duvarın
önüne dizilip infaz ediliyorlarmış.
İnfaz siperinin üst tarafında öldürülen mahkûmlar anısına
yapılan bir anıtın hemen çevresinde Krematoryum
alanı, fırınlar, bir kısmı halen ayakta… Müze barakalardan birinde gördüğüm bir
yazı geliyor aklıma; Yeni gelen mahkûmları karşılayan Toplama Kampının
komutanı, Krematoryumun bacasını göstererek, “ Burada tek çıkış yolunuz var o
da Krematoryumun bacası.” Diyerek gözdağı verirmiş.
Sachsenhausen
Toplama Kampında gezerken burada yaşanan acılar ve ıstırapları yeniden
hissediyorsunuz. Çünkü her belge, her obje yaşananları anlatmak için yeterli.
Yüksek beton duvarların hemen iç tarafında yüksek voltaj ile donatılmış paslı
dikenli teller, fincanlarına takıldığı günden beri öylece duruyor. Mayınlı
alanlar ve 80 yıl önce konulan uyarı levhaları bile konulduğu gibi yerli
yerinde. Bu utanç müzesinde her şey ürpertici.
Kampta
sergilenen işkence masaları ve idam düzenekleri yerli yerinde durmaktadır. 22
Nisan 1945 tarihinde Sovyet Kızıl Ordusu’nun 47. Tugayı tarafından hürriyete
kavuşturulan kampta toplam olarak 200 binden fazla insan esir edilmiş, bunların
yarısı yetersiz beslenme, tifo ve sarılık gibi salgın hastalıklarla ve kışın dondurucu
soğuğu ile hayatını kaybetmiştir.
Yukarıda
belirtilen nedenler dışında, birçok insan da, tıbbi alandaki deneysel amaçlarla
öldürülmüşlerdir.
1940 yılında
Alman işgalindeki Polonya topraklarındaki elit tabakayı eritmek için, çoğu
doktor, papaz, kamu görevlisi ve işgale muhalif kişiler de kampın esirleri
arasında yer aldılar.
4 Nisan 1941
tarihinde Eichberg Akıl Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Friedrich Mennecke
adlı SS doktoru „14 f 13“ kod adıyla tarihe geçen fiziksel-zihinsel özürlü ve
güçsüz esirlere ötenazi uygulaması için aday tespitleri yapmıştır. Seçilen
kurbanlar gaz odalarında öldürülmüşlerdir.
Ağustos
1941’de Sovyet Kızıl ordu mensubu yaklaşık 18 bin savaş esiri Sachsenhausen
toplama kampına intikal etmiştir. Esirlerin kampa varışlarının hemen ardından
13 binden fazlası Naziler tarafından vurularak katledilmişlerdir.
1944 yılı
Ağustos ayında Varşova’da patlak veren başkaldırı üzerine Almanlar, yaklaşık
3500’ü Sachsenhausen Toplama Kampı olmak üzere yaklaşık 65 bin Polonya
vatandaşını Almanya’daki çeşitli toplama kamplarına nakletmişlerdir. Esirler,
kampta zorunlu tıbbi deneylere maruz bırakılmışlardır.
Kamp
muhafızları, müttefik kuvvetlerin Almanya’ya ilerleyişi karşısında
Sachsenhausen Toplama Kampı'ndaki 30 bin esiri kuzeybatı istikametinde “Ölüm
yürüyüşü” adı verilen zorunlu yürüyüşe tabi tutmuşlar; hasta ve güçsüz
olanları ve yürüyüş temposuna ayak uyduramayanları öldürmüşlerdir. Bu yürüyüş
sırasında hayatta kalmayı başarabilenler Sovyet Kızıl Ordusu tarafından 2 Mayıs
1945 tarihinde Schwerin kasabası yakınlarında serbest bırakılmışlardır.
Sachsenhausen
Kampı'ndan 500 kg insan saçı çıkarıldığı söylenmekte. Kamptan ayrılıp istasyona
doğru yürürken kampın beton duvarlarının dış kısmında bulunan orijinal
fotoğraflara bir kez daha bakmaktan gözümüzü alamıyoruz. Çünkü her fotoğraf
karesi yaşanmış bir trajediyi haykırıyor.
Meraklısına
Sachsenhausen Memorial ve Museum’un orijinal broşüründen bilgiler aşağıdadır.
1933 - 1934
21 Mart 1933’te yerel SA mensupları, Oranienburg merkezine yakın, kullanılmayan bir bira fabrikasını devraldı ve Prusya eyaletinde ilk toplama kampını kurdular.
21 Mart 1933’te yerel SA mensupları, Oranienburg merkezine yakın, kullanılmayan bir bira fabrikasını devraldı ve Prusya eyaletinde ilk toplama kampını kurdular.
Oranienburg
toplama kampı, Nasyonel Sosyalist’in özellikle emperyal başkent Berlin'de
iktidara el koymasından sonraki aylarda muhalefet zulmünün kilit bir alanıydı.
Rohmputsch ve SA'nın bastırılmasının ardından kamp, 1934 Temmuz'unda SS
tarafından ele geçirildi.
Mahkûmları
diğer kamplara transfer ettiler, ancak bira fabrikasını yedek kamp olarak
tuttular.
13 Temmuz
1934'te mahkûmların son alındığı zaman, Orainienburg toplama kampında 3.000'den
fazla kişi hapsedildi. Aralarında yazar Erich Mühsam dâhil en az on altı mahkûm
gardiyanlar tarafından öldürüldü,
Daha sonra Sachsenhausen Toplama kampı, Oranienburg kampının aksine Berlin'in ana yolundaki kasabada durdu. Mahkûmlar kasabanın birçok yerinde belediye işçisi olarak kullanılmıştır.
Daha sonra Sachsenhausen Toplama kampı, Oranienburg kampının aksine Berlin'in ana yolundaki kasabada durdu. Mahkûmlar kasabanın birçok yerinde belediye işçisi olarak kullanılmıştır.
Yurtdışına
kaçabilen mahkûmlar, Oranienburg toplama kampının dehşeti hakkında rapor
yayınladılar.
Nazi
propaganda makinesi, bunlara gazete, radyo ve filmdeki durumun
idealleştirilmesiyle yanıt verdi.
1936 - 1945
Sachsenhausen
Toplama Kampı 1936 yazında, özellikle EMSLand kamplarındaki mahkûmların emeği
ile inşa edildi. Temmuz 1936'da SS Henrich Himmler'ın ReichFührer tarafından
Alman polisinin şefi olarak atanmasından sonra kurulan ilk yeni kamp oldu.
Kompleks, bir SS mimarı tarafından diğer toplama kampları için de bir model
olarak tasarlanmış ve düzenlenmiştir. Amaç Nazi dünya görüşüne mimari anlatım
vermek ve mahkûmların SS'nin mutlak gücüne boyun eğmesini sembolize etmekti.
Emperyal başkentin hemen dışında bulunan eğitim için kullanılan bir model kamp olarak, Schsenhausen Nasyonal sosyalist toplama kampı sisteminde özel bir statüye sahipti. Toplama kampları müfettişliğinin Berlin’den Oranienburg’a transfer edildiği 1938'de bu daha da güçlendi.
200.000 den
fazla insan 1936-1945 yılları arasında Sachsenhausen Toplama Kampında hapsedildi.
İlk başta, çoğunlukla hapse atılanlar Nazi rejimi siyasi muhaliflerdi, daha
sonra, Nasyonal Sosyalist ideoloji tarafından ırksal veya biyolojik olarak daha
aşağı olarak tanımlanan grupların üyeleri ve 1939'dan sonra, işgal altındaki
Avrupa ülkelerinden daha fazla insan sürekli artan sayılara katıldılar
On binlerce
kişi açlıktan, hastalıklardan, zorla çalıştırma ve kötü muameleden öldü ya da
SS güçleri tarafından sistematik olarak öldürüldü. Kampın tahliyesinden sonra
diğer binlerce mahkûm ölüm yürüyüşlerinde öldü. Kampta geride kalan 3.000 hasta
mahkûm, aralarında doktorlar ve sağlık görevlileri, 22 ve 23 Nisan 1945'te
Sovyet ve Polonya birlikleri tarafından serbest bırakıldı.
1945 1950
Sovyet özel
kampı
1945 ağustosunda, savaşın sona ermesinden üç ay sonra ve Avrupa'nın Nasyonal Sosyalist
yönetimden kurtarılması, Sovyet gizli servisi, 7 numaralı özel kampı Sachsenhausen’deki eski
kampın çekirdek alanına taşıdı. Krematoryum ve imha tesisleri hariç binaların
çoğu eskisi gibi kullanılmıştır. Kamp şimdi çoğunlukla küçük rütbeli Nazi
görevlileri tuttu, fakat aynı zamanda siyasi olarak istenmeyen, keyfi olarak
tutuklanan veya Sovyet askeri mahkemeleri tarafından mahkûm edilen insanlar da
vardı. Kadın, erkek, genç, yaşlı, Nazi geçmişi olanlar ve olmayanlar da vardı.
1948'den
sonra şimdi 1 numaralı özel kamp olan Sachsenhausen, Sovyet işgal bölgesindeki
üç özel kampın en büyüğü oldu. Kampın 1950 Martında kapatılmasına kadar,
12.000'i yetersiz beslenme ve hastalıktan ölen 60.000 kişi hapsedildi.
1961 - 1990
Sovyet ordusu
tarafından yıllarca süren kullanım ve yıkımdan sonra, militarize edilmiş halk
polisi ve ulusal halk Demokratik Alman Cumhuriyeti GDR ordusu, 1956 da, bölgeyi
- ki 22 Nisan 1961'de başlayan - Sachsenhausen ulusal anısına dönüştürmek için
planlama çalışmalarının başladığını görüyoruz. Geri kalan orijinal yapıları
korumak yerine, planlamacılar, anti-faşizmin faşizme karşı zaferini sembolize
edecek anıt kompleksini oluşturmayı seçtiler Sadece birkaç orijinal bina ve
rekonstrüksiyon komplekse dahil edildi.
1993 sonrası
GDR'deki
barışçıl devrimin ve Almanya’nın yeniden birleşmesinin bir sonucu olarak, Sachsenhausen
anıtı ve müzesi Ocak 1993'ten bu yana, Brandenburg anıtı vakfının bir parçası
olmuştur. Bu, Brandenburg eyaleti ve Almanya Federal Cumhuriyeti tarafından
eşit olarak finanse edilen, kendi kendini yöneten bir yarı resmi bir kamu
girişimidir. Wittstock yakınlarındaki ormanın altındaki Ölüm Yürüyüşü Anıtı da
Sachsenhausen tarafından yönetiliyor. Bu ormanda, SS’ler tarafından Schwerin
yönünde yürümeye zorlanan 18.000 mahkûm, 1945 Nisan sonlarında ve Mayıs başında
günlerce kaldı.
Yazı ve
Fotoğraflar:
Mehmet Cengiz
TÜMER
Aralık 2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder