15 Ocak 2022 Cumartesi

HAKKÂRİ STELLERİ: Doğu Anadolu'da Savaşçı Çobanlar

 

 


Altınoran Sanat ve Düşünce Platformunun organizasyonunda ve Sayın Dr. Haluk Uygur rehberliğinde gerçekleştirdiğimiz Van Gölü gezisinin en önemli ve heyecan verici deneyimlerindendi. 2011 deki yıkıcı Van depremi ile hasar gören Van Müzesinin yerine Van Kalesi eteklerine yeni inşa edilen modern Van Müzesi ziyaretimizin en etkileyici galerilerinden biriydi.

1998 yılında Hakkâri kent merkezinde tesadüfen 13 taş stel ele geçirildi. Üzerlerinde daima cepheden bir insan yüzü ve bedeninin üst kısmı gösterilmiştir. Çıplak olarak betimlenen bu figürlerden 11'inde erkeklik organı bir suspansuvar altına gizlenmiştir. Diğer iki stelin ise kadınlara ait olması olasıdır. Yanlarında balta, mızrak, topuz gibi silahlar, belde kemer ve daima bir hançer vardır. Ayrıca steller üzerinde bozkır türü çadırlar, leopar avı ve yaban keçilerine saldıran leoparlar ve kimi küçük erkek ve bir kadın figürü de resmedilmiştir. Doğu Anadolu'ya yabancı olan bu taşlar Avrasya bozkır kültürünün bir parçasıdır. Silah tiplerine dayanılarak M.Ö. II. binyılın ortaları ile sonları arasında bir yere tarihlenmeleri mümkündür.






Hakkâri Stelleri farklı cinste sert yöresel taşlardan oyulmuştur. Yükseklikleri 0.70 m. ile 3.10 m. arasında değişir; kalınlıkları da 0.15-20 m. kadardır. Üst kısımları genellikle kavislendirilmiş olan taşlar alta doğru hafifçe daralırlar. Uzun boylu ve ağır olmalarına karşın toprağa dikilmelerine veya ayakta durmalarına yarayacak özel bir donanımları yoktur. Yalnızca ön yüzleri düzgündür. Süslü olan bu ön yüzlerde kimileri kabartma, kimileri de linear teknikte işlenmiş insan figürlerine yer verilmiştir.




Tüm stellerde ana konu cepheden genç ve güçlü bir insan bedeninin üst kısmıdır, bacaklar gösterilmemiştir. Çoğu tombul, değirmi, kimileri de ince-uzun yüzlü olan figürlerin çok belirgin bir burunları ile burun üzerinde birleşen kaşları ve dar bir alınları vardır. Kabartma tekniğinde yapılmış örneklerde yuvarlak göz çukurluklarına beyaz renkli bir taşla kakma yapılmıştır. Küçük ağız daima kapalı, dudaklar ise ifadesiz ve serttir. Başlarında çoğu kez ilginç ve süslü bere ya da takke türü başlıklara yer verilmiştir. Bazen pazıları da belirtilmiş olan kollar dirsekten bükülmüş; eller ve parmaklar özenli bir biçimde betimlenmiştir. Buna karşılık gövdenin öteki ögeleri üzerinde hiç durulmamıştır.

Stellerde resmedilmiş en çarpıcı nesnelerden biri de çadırlardır. Kabartmalarda leoparlar, dağ keçileri, geyik ve yılan ile yılan ya da leoparın saldırısına uğramış bir dağ keçisi gibi yabanıl hayvanlara sık rastlanır.

Hakkâri stelleri belirli bir program çerçevesinde ve yerli ustalarca yapılmıştır. Taşların işlenişinde hemen hiç değişmeyen ikonografik bir planlama söz konusudur. Ufak tefek değişikliklerle bu program baştan sona geçerliliğini sürdürmüştür. Bu ikonografik planlamaya göre steller iki kümeye ayrılır: a) Elinde bir tulum bulunan silahlı erkekler; b) Silahsız kadınlar. Temel olarak anlatılmak istenen şey kimi genç ve dinamik kişilerin güç ve başarılarıdır.




Bozkır kültürleriyle güçlü ilişkiler gösteren Hakkari taşları stilistik olarak gerçekçi bir kabartma tekniğinden, giderek değişerek, şematik bir linear tekniğe doğru gelişim geçirmişlerdir. Aynı anda ya da kısa zamanda yapılmadıkları ve fakat farklı ellerden ve farklı zamanlarda çıktıkları da belirgindir. Örneğin sağ elde tutulan deriden tulumların zaman içinde gitgide uslüplaşarak sonuçta yalnızca sağ elin başparmağı ile işaret parmakları arasına sıkıştırılmış küçük bir halkaya dönüşmüş olması, balta ve mızrak gibi silahların konumlarında karşılaşılan değişiklikler bunun en açık belirtisidir.

Taşların tarihi konusunda son olarak şunu da belirtmek gerekir ki, Hakkâri stelleri üzerinde ne Assur ve ne de Urartu sanatlarının bir etkisi görülebilir. Ön Asya dünyasında etkileri çok yaygın olarak izlenebilen bu iki uygarlıktan hiç bir iz taşıyor olmamaları M.Ö. IX. yüzyılın ortalarından önce, benzer durumdaki Hasanlu altın kadehi ile yakın bir dönemde yapılmış olabileceklerine işaret eder. Bütün bu değerlendirmelerden Hakkâri stellerinin daha çok M.Ö. II. binyılın son yüzyılları ve daha az da I. binyılın çok başlarına ait olabilecekleri anlaşılmaktadır.



Peki, Doğu Anadolu'da Assur ve Urartu devletlerinin henüz tarih sahnesinde etkili bir biçimde görülmedikleri bu tarihlerde söz konusu taşları kimler kazdırtmış olabilirdi? Assur krallarının yıllıklarında belirtiği üzere M.Ö. I. binyılın başlarında, içinde olasılıkla Hakkâri yöresinin de bulunduğu Büyük Zap'ı n yukarı çığırı Hubuşkia adı nı taşıyor ve bağımsız bir krallıkça yönetiliyordu. Kralları Kaki ve Data/Dadi gibi Hurrice adlar taşıyordu. M.Ö. IX. yüzyılın sonlarına doğru bağımsızlığını yitirmiş görünen Hubuşkia sonraları Assur ve Urartu krallıkları arasında çekişme konusu oldu. Yazılı kaynakların sağladığı bu kısıtlı bilgilere karşılık Hubuşkia'nın lokalizasyonu ve kültürleri konusunda, şimdilik ne yazık ki, tam anlamıyla doyurucu bir bilgi yoktur (Lanfranchi 1995; Salvini 1995). Bu türde steller onlarla ne dereceye kadar ilişkiye sokulabilir? Yoksa bu taşlar şimdiye dek Assurlular'ın da hiç tanımadığı yabancı halklara mı aittir? Bu soruların yanıtlarını almak pek kolay değildir.

Hangi amaçla dikilmiş olurlarsa olsunlar Hakkâri taşları M.Ö. II. binyılın sonlarına doğru bir kısım kuzeyli bozkır göçebelerinin güneye doğru inmiş olabileceklerine işaret etmektedir. Gerçekten de M.Ö. III. binyılın sonları ve II. binyılın başlarında Traskafkasya ve Doğu Anadolu'yu etkileyen bir kısım göç dalgalanndan söz edebilecek kanıtlara sahibiz. 

Hakkâri stelleri, bozkır kültürleriyle Doğu Anadolu arasındaki, şimdiye dek bilinmeyen, erken ilişkilere getirdiği ve getireceği yeni görüşler açısından son derecede önemlidir.

Kaynak: Belleten; Türk Tarih Kurumu.

https://belleten.gov.tr/tam-metin/2601/tur

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder