5 Ağustos 2014 Salı

ROMANTİK YOL BÖLÜM 2

ROMANTİK YOL
2. GÜN
YALNIZ KRAL  II. LUDWİG'İN İZİNDE


Bavyera Kralı II. Ludwig Linderhof Sarayında bizi bekliyor. İsterseniz bugün kü tüm programımızı dolduracak olan kralı Eski Binrota yeni Kendingez.com'da gezgin dostumuz NEŞE'nin satırlarından tanıyalım;

"Ludwig, 1845 de Münih de Nymphenburg sarayında    doğdu,babası II.Maximilian Fransız Bourbon,Anne Marie ise Prusya sülalelerine dayanıyor.1864 de genç yaşta Bavyera kralı oldu,bu işe çok hazırlıksız olduğunu kendisi açıklıyor “şu kesinki,çok erken kral oldum,yeterli bilgiden yoksunum” diyor….Duygusal ve fiziksel yönden zayıf olan Ludwig,tiyatroya çok meraklı,zaman zaman kendisi de oynuyor ve bir hayal dünyasında yaşıyor…15 yaşında ilk operası olan ,Wagner in Lohengrin operasını seyreder ve tüm hayatına etki edecek muazzam bir Wagner sevgisi başlar genç Ludwig de.Kral olduktan sonra da Wagner e Münih de bir ev verir,maaşa bağlar ve ondan devamlı operalar yazmasını ister.Çevrenin ısrarı ile kuzeni Charlotte ile nişanlanır(Avusturya-Macaristan imparatoriçesi Sisi nin kız kardeşi)Bu nişan fazla uzun sürmez,bozulur,çünkü Ludwig erkek arkadaşları ile çok daha mutludur.Ludwig,eski Alman destanlarından çok etkilenir,masallar ve destanlar dünyasında yapayalnız yaşar.Yegane dostları ,etrafına topladığı sanatçılar grubudur,onlarla birlikte ,yarattığı pahalı dünyada yaşar.Prusya ya yenilmesiyle birlikte daha da içine kapanır….İşte bu dönemde ,büyük paralara malolan Neuschwanstein şatosunda inzivaya çekilir.Bavyera hükümeti bu durumdan son derece rahatsızdır,bir psikolog doktor eşliğinde Neuschwanstein den alınır,akli dengesinin bozuk olduğu gerekçesi ile Starnberg gölü kıyısındaki Burg şatosuna kapatılır.Ertesi akşamüstü  göl kenarında yürüyüş yaptıkları Doktorla birlikte ,cesetleri diz boyunu geçmeyen göl sularında bulunur.(13 haziran 1886)Resmi açıklamaya göre,Ludwig intihar etmek istemiş,Doktor mani olmaya çalışmış ve çıkan boğuşmada her ikisi de boğularak ölmüştür…Ceset hemen tahnit edilir ve iki gün içinde Münih de gömülür ve böylece olası bir kurşun yarası da gözlerden saklanmış olur….Temize havale…..Bugüne kadar işin doğrusu bulunamamış….Belki de bulunmak istenmemiş….Zavallı Yalnız kral…."

      Romantik Yol üzerinde kiraladığımız aracımızla

    Meditasyon zamanı

Önümüzde ormanlar içinde kıvrılarak uzanan 13 km'lik romantik bir yol var. Bu yolun ortalarında bir yerlerde bir akarsu kenarında mola veriyoruz. Doğa muhteşem, çay ormanların içinde şırıl şırıl akıyor ben ülkemin sınırları içinde böyle temiz pırıl pırıul suyu olan bir çay bir dere henüz görmedim. Emel'in önerisiyle efkar dağıtmaya karar veriyoruz. Emel komut veriyor, " - Efkar dağıtılıcak, DAĞIT" hep birlikte bir OFFFFFFFFFOF çekiyoruz, gözlerimiz kapılı doğayı dnliyoruz. Bu atmosferde bize meditasyon gibi geliyor, ülkemin giderek hoyratlaşan gündemini çok gerilerde kalıyor... Linderhof Sarayının otoparkına aracımızı park ediyoruz ( 5 € ) Saraya doğru yürüyoruz, sarayın girişinde büyükçe bir meydan, bilet gişesi, büyükçe bir otel, hediyelik eşya mağazaları var. Turlar rehberli tur şeklinde. Almanca, İngilizce İtalyanca turlar var. Bizi dokuz kişilik bir gurup olarak görünce gişe görevlisi bize bir güzellik yapıyor ve Türkçe bilen Alman bir rehber ayarlıyor. Turumuz yaklaşık iki saat sonra. Biz bu arada, Fas Evini, Baba Kral Maximillian'ın av köşkünü, bahçeleri, havuzları, Neptün çeşmesini geziyoruz.  ( Giriş 8.50 € / kişi )
   Fas Evi

    Baba Maximilianın av köşkü

Bavyera kralı Ludwig ,çok gençken ,babası ile çıktığı av partilerinde bu bölgeyi tanıyor ve seviyor.Aslında bölge yabancı değil,baba II.Maximilian ın burada minik bir av kulübesi var.1869-1878 arasında ,Ettal manastırının arazisi içine yapılıyor bu zarif köşk…
 


Neptün Çeşmesi
Venüs Mağarası

Linderhof, 18.yy.da Fransa da moda olan saraylar tipinde ve muhteşem bir parkın içine yapılmış,.Fransız-Bavyera rokokosu karışımı,aşırı süslü ,heykeller, havuzlar, içerde aynalar ve optik oyunlar kullanılmış bu sınırlı ufak mekanda.


Linderhof, bir saray halkını barındırmak için değil, yalnız bir kral için yapılmış, kral öylesine inzivaya çekilmiş ki,yemek masasında hizmet eden hizmetçileri bile yanında istemediği için,yemek masası aşağıda mutfakta ,şamdanlarına kadar hazırlanır ve özel bir asansör sistemi ile yemek salonunun zemininin ortasındaki kapak açılarak yukarıya çıkartılmış.Yemek salonunda yalnız bir kral... -Son günlerinde çok kilo alan ve sadece 3 dişi kalan kral kimseye gözükmek istemiyormuş aslında - Gündüzleri uyur akşamları yüzlerce mumun aydınlattığı salonlarda, odalarda otururmuş. Tavus kuşlarına ve kuğulara bir de gece mavisine zaafı var. Kralın şatoda olduğunu belirtmek için bayrak çekilmez iki kuğu sarayın bahçesine bırakılırmış.
              
Köşk'ün tam arkasında güzel bir çeşme var…Şelaleler yaparak yukardan gelen suyun içinden  atlı arabası ile  Deniz tanrısı Neptün fırlıyor..
Ön cephe ise ortasında altın yaldızlı bir heykel grubunun olduğu ve yukarılara kademelerle ve kameriyelerle yükselen güzel bir bahçeye açılıyor.
Devrin modası olan egzotik ve oriental yapılara da yer verilmiş parkın içinde.Tırmanarak çıktığımız tepelerde “Fas Evi” diye tercüme edebileceğimiz bir doğu köşkü de var,içerde tavus kuşu figürlerinin yer aldığı bir taht odası görüyoruz.
Biraz ilerde ise “Venüs Mağarası” yer alıyor,içinde minik bir suni göl ve o devirlerde müthiş bir yenilik olan elektrikle mistik bir aydınlanması olduğunu öğreniyoruz ama bir sonraki tur yaklaşık yarım saat sonra olduğu için bekleyemiyoruz, programı yetiştirmemiz gerekiyor.

Bu güzel saraydan ayrılıyoruz. Bu kez hedefimizde Avusturya sınırında kalan Plansee gölü var. Yine ormanlar içindeki yolumuzda kıvrıla kıvrıla ilerliyoruz. Yolun genişlediği noktada üzerinde kartal kabartması olan ve altında TİROL yazan sınır taşında bir fotoğraf molası veriyoruz.
 
Avusturya - Almanya sınır taşı


Linderhof Sarayından çıktıktan yaklaşık 18 km / 15 dakika sonra Plansee gölünün kıyılarındayız. Yüksek yamaçlarla çevrilmiş dar uzun bir göl. Göl kıyısınca ilerliyoruz. Küçük bir yelken kulübü, otel ve kafenin bulunduğu noktada birer kahve molası veriyoruz açlığımızı da sabah otelden ayrılırken yanımıza aldığımız kek ve poğaçalarla gideriyoruz.

 
Plansee



Kahve molası sonrası 30 km'lik bir yol yaparak Hohenschwangau'ya varıyoruz. Araçlarımızı kasabanın girişindeki otoparka park edip kent merkezine yürüyoruz.( otopark 5 € ) Saat 14.45. Neuschwanstein için uzunca bir kuyruk var. Burada da turlar randevulu ve rehberli. Turlar Almanca İngilizce ve İtalyanca. 18.15 teki İngilizce turda yer bulabiliyoruz. Kişi başı 12.50 € luk biletlerimizi alıyoruz..Bu noktadan tepedeki şatoya üç şekilde çıkabiliriz..Tepeye 30 dakika süren bir yürüyüşle tırmanabiliriz, Ki bu bizi aşar, üstelik havada yağmurlu, kişi başı 6€ ya tek gidiş atlı arabaya binebiliriz veya bizim de yaptığımız gibi iki kişi 5.60 € ya shuttlebus a binebiliriz.(gidiş-geliş, 18.00 den sonraki turlar için sadece gidiş bileti satıyorlar, dönüşte 20 dakikalık bir yürüyüşle kent merkezine iniyorsunuz. )
Lisl otel önünde otobüs kuyruğuna giriyoruz,servis otobüsüne kuruluyoruz….
Ormanlar arasından döne döne yükseliyoruz ve şatoya 600 mt. uzaklıkta Marien köprüsü yakınlarında otobüs bizleri indiriyor.İlk durağımız Pöllat uçurumu üzerinde baba Maximilian ın yaptırdığı köprü.. MarienBrück

 


  
Havada sis ve tozuyarak yağan bir yağmur var. Köprünün üzeri çekik gözlü gezgin dostlarımızla dolu. Köprünün diğer ucu sisten gözükmüyor. Köprü üzerinde Pöllat uçurumunu seyrediyoruz fotoğraf çektiriyoruz ve tozuyarak yağan yağmur altında II.Ludwig'in fantastik dünyasında yaratıp sonrada bir ressama çizdirip inşa ettirdiği saraya doğru yürüyoruz. 





Sarayda sisler içinde... Masalsı kuleleri sis içinde bir kayboluyor bir hayal meyal gözüküyor. Yüzlerce kişi köknar ağaçlarının altında ve yetersiz gölgeliklerin altında titreşerek bekliyoruz. Her beş dakikada bir tur gurubunu alıyorlar. Bankalardaki numaratör gibi tur numaranızı buradan takip edebiliyorsunuz. Ve her zamanki Alman disipliniyle tam 18.15 te bizi alıyorlar. Saray turu yaklaşık 35 dakika sürüyor. Tur birinci kattan başlıyor. Birinci katta Kralın yatak odası, yüksek rütbeli kişileri karşıladığı kabul salonu ve misafir kabul odaları var. İkinci kat misafirler için düşünülmüş ama kral erken yaşta ölünce yüksek maliyet nedeniyle Bavyera Hükümeti burayı tamamlamamış. Üçüncü katta geniş bir müzik salonu ve kralın çalışma odaları bulunuyor. Gündüzleri  mavi rengin hakim olduğu muhteşem yatak odasında uyuyan kral,akşamları sanatçılarla buluşmakta,kışın karda tarihi giysiler giyerek meşalelerle aydınlatılmış kızaklarda geziler yapmaktadır…Bu güzel  şatoda ne yazık ki 172 gün kalabilmiş Ludwig, ısmarlanan tahtta da hiç oturamamış.Yatak odası civarında tuvalet gördük ama hiç banyoya rastlamadık, anlaşılan seyyar küvetlerde banyo adeti daha henüz devam ediyor o yıllarda.
En üst katta bulunan dev “Sanatçılar Salonu” muhteşemin de ötesinde…Duvarlar bir resimli roman gibi freskolarla dolu,tabii ki yine Wagner in operalarından sahneler…Tüm duvarlar hayranı olduğu Wagner'in operalarından sahnelerle resmedilmiş.

Baba Maximilian'nın sarayı ve Alpsee Gölü

Sis dağılmış. Seyir terasında MarienBrück köprüsünü, karşı yamaçlarda baba Maximilian'ın sarayını ve arkasında Alpsee gölünü seyrediyoruz ve fotoğraflıyoruz. Sarayın mutfağından geçip çıkıyoruz. 20 dakikalık bir yürüyüşle shuttle'a bindiğimiz durağa iniyoruz. Saat 19.30 Ausburg'a yaklaşık bir buçuk saatlik yolumuz var. 


Akşam yemeğini burada yemeğe karar veriyoruz. Açık olan üç restoranın birini tercih ediyoruz ve gerçekten lezzetli bir akşam yemeğini  İtalyan şarabı eşliğinde yiyoruz. ( Akşam yemeği Ana Yemek + Şarap 17 € / kişi )


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder