Gezimizin dördüncü günü Cide’de uyanıyoruz. Otelimizin deniz manzaralı restoranında sakin sakin salınan Karadeniz’e doğru kahvaltımızı yapacağız sonrasında da artık esas hedefimiz olan Küre Dağları Milli Parkına giriş yapacağız.
Burada küçük bir parantez açıp kahvaltı servisimizi yapan Hüseyin Abiden bahsetmek istiyorum. Ne Demek Efendim Hüseyin Abi… Hatırlayanlar ya da bilenler için Vahi Öz’e benziyor Hüseyin abi. Ufak tefek, yaşına rağmen bıcır bıcır, sıcakkanlı, dost canlısı birisi. İstanbul’da hastanelerde çalışmış, emekli olunca da memleketi Cide’ye dönmüş, kaldığımız otelde garsonluk yapıyor. Peki; o’nu ilginç kılan ne derseniz, Hüseyin Abiden çay istiyoruz, yanıtı “ Ne demek efendim”, su istiyoruz, yanıtı “ Ne demek efendim “, kahvaltımızı bitirip kalkarken Hüseyin abiye teşekkür ediyoruz, yanıtı “ Ne demek efendim.” Biz de aramızda Hüseyin abinin adını “ Ne demek efendim Hüseyin Abi “ koyuyoruz. Lakin ilerleyen günlerde Kastamonu’ya doğru ilerledikçe anlıyoruz ki bu söz Hüseyin Abiye ait değil tüm yöre insanı bu nezaket cümlesini kullanıyor. Hani Doğu Karadeniz insanının kullandığı “ Sikinti yok “ gibi.
Kahvaltı sonrası Şenpazar yoluna çıkıyoruz. Bugünkü programımız Loç Vadisi Seyir Terası, Loç Vadis, Dağlı Guylucu Mağarası, Kılıçlı Mağarası, Hamitli Köyü Gömeran Kanyonu Seyir Terası, Malyas Kanyonu, Gideros Koyu ve Cide.
Yaklaşık on – on iki km sonra Loç Vadisi Seyir Terası tabelasını görünce aracımızı yol üzerinde uygun bir yere park edip tabelanın gösterdiği patikada yaklaşık 1 km yürüyeceğiz. Sabahın serinliğinde hafif rüzgârın döktüğü sarı- kızıl yaprak konfetilerin eşliğinde kuş sesleri arasında yürüyoruz. Patikanın bittiği noktada ahşaptan 3 katlı seyir terasına ulaşıyoruz. Her kattaki manzaranın keyfini çıkara çıkara 3. Kata tırmanıyoruz. Bütün Loç vadisi gözlerimizin önüne seriliyor. Tam karşımızda ve sağ tarafımızda kanyonların girişini görebiliyoruz. Bu noktada bizi üzen hafta sonu buraya gelen piknikçilerin bıraktığı ve çevreye saçılmış torba torba çöpler…
Geldiğimiz orman yolundan yine kuş sesleri arasında geri dönüyoruz.
Yola devam ederken önümüze çıkan ilk köyde yavaşlıyoruz. Etrafta kimseler yok… Derken bahçesinde çalışan bir teyze görüyoruz, yaklaşıp selam veriyoruz. Biz sohbet ederken yoldan bir amca geliyor o da sohbete katılıyor. Dağlı Guyluca mağarası için bilgi alamıyoruz ama Kılıçlı Mağarası ve Hamitli köyü için yol tarifini alıyoruz. İleride yol ikiye ayrılacak biz sağdaki yolu takip edeceğiz Çamdibi Köyüne devam edeceğiz Kılıçlı Mağarasının yerini köyde tekrar soracağız. Mağaradan sonra aynı yoldan geri gelip bu kez soldaki yoldan devam edeceğiz.
Çamdibi
köyüne geldiğimizde ne sokaklarda ne de bahçelerde bir Allah’ın kulu yok. İçgüdüsel
olarak toprak yola sapıyoruz. Beş yüz metre sonra yolda yürüyen üç kişiye rastlayınca
durup mağarayı soruyoruz. Buranın yerlisi olan yaşlı amca dilinin döndüğünce
tarif ediyor toparlayamayınca “ zaten orada işçiler çalışıyor onlara tekrar
sorun “ diyor. Aracımızın gidebildiği kadar gidiyor yolun iyice bozulduğu bir
rampanın başında aracımızı bırakıp yürümeye karar veriyoruz. Rampada aşağıya
indiğimizde Milli Parklar Müdürlüğünün yaptığı çalışmaları görüyoruz Henüz suyu
akmayan ahşap bir çeşme, Kılıçlı Mağarası 800 m tabelası. Tanrım bu kez doğru
yoldayız. Tabelanın gösterdiği patikayı takip ediyoruz. Patika bir süre sonra
dere taşı döşenmiş bir patikaya bunun da bitiminde 170 metre uzunluğunda ahşap
merdivenlere ulaşıyor. Merdivenleri tırmandığınızda da mağaranın ağzına
varıyorsunuz. Tüm bu zorlukları aşıp mağara ağzına vardığımızda bizi bir hayal
kırıklığı bekliyor. Düzenlemeler nedeniyle mağara ziyarete açık değil. Halen
düzenleme çalışmaları devam ediyor.
Mağara ağzı
deniz seviyesinden 280 m yüksekliktedir. Litolojik olarak Üst Jura –Alt Kretase
yaşlı kireçtaşları içerisinde oluşmuştur. Mağara farklı boyutlarda ve
birbirinden belirgin eğim kırıkları ile ayrılan üç ana galeriden oluşmaktadır.
Söz konusu salonlar içinde çok sayıda göl yer almaktadır. Hidrolojik bakımdan
da yarı aktif bir mağaradır.”
Bilgi
tabelası olsa da çalışmalar nedeniyle kapalı olduğu için bunların hiçbirini
göremiyoruz.
Aracımıza
dönüp Hamitli köyüne çeviriyoruz rotamızı. Hamitli köyüne gelmeden yol üzerinde
bir Yar’ın kıyısında durup vadileri seyrediyoruz. Hamitli köyüne vardığımızda
sonbaharın tüm ihtişamı karşılıyor bizi. Bu köyde de sokaklarda, bahçelerde,
pencerelerde kimse yok…sanki terkedilmiş gibi.. Köyün içinden geçip Gömeran
Kanyonu seyir terası tabelalarını takip ederek yola devam ediyoruz. Orman
içinde ilerlediğimiz yol daralıp bozulunca aracımızı yol kenarındaki bir
girintiye park edip yürüyerek devam etme kararı alıyoruz. Yaklaşık 250 300 m.
Aşağıda yolun ortasına park etmiş bir kamyonet, yolda toz kireçle çizilmiş
yönlendirme oklarını görünce hedefimize yaklaştığımızı anlıyoruz. Toz kireç
okların gösterdiği yerden orman içine giriyoruz biraz ilerde piknik masaları
olan bir düzlük geliyor ve düzenlemeleri yapan işçiler çay molası vermişler.
Selamlayıp toz kireçle işaretlenmiş patikadan devam ediyoruz. Yer yer dere taşı
döşenmiş yer yer ahşap merdiven ve koridorlardan devam edip seyir terasına
ulaşıyoruz. Gömeran Kanyonu ve tabanındaki dere metrelerce aşağıda kıvrılarak
ilerliyor. Çam ağaçlarının kokusunu ciğerlerimize çekerken manzaranın
güzelliğini de beynimize ve kameralarımıza kaydediyoruz. Geri dönüşte
çalışanların toparlanıp gittiklerini görüyoruz. Biz de aracımıza yürüyüp
rotamızı önce Hamitli Köyüne oradan da Malyas Kanyonuna çeviriyoruz.
Sonrasında Cide merkezi gezip, bölgenin Vikipediası Uğur Gürsoy’u Hanbahçe’de ziyaret edip bir çayını içiyoruz. Öğle yemeği sonrası programımızda Cide seyir terası ve sevgili Uğur Gürsoy’un önerdiği Aydos ve Çoşnar yalısı var. Ve bugünkü programı kararan bulutların yağmur getirmesinden önce tamamlamak istiyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder