6 Aralık 2020 Pazar

BATI KARADENİZ KIYISI VE KÜRE DAĞLARI MİLLİ PARKI BÖLÜM.2 BARTIN’DAN CİDE’YE…

 BATI KARADENİZ KIYISI VE KÜRE DAĞLARI MİLLİ PARKI

BÖLÜM.2

BARTIN’DAN CİDE’YE…

Dünyanın gözbebeği olan Amasra’dan kahvaltı sonrası ayrılıyoruz. Bugün rotamızda Kuş Kayası Yol Anıtı, Güzelcehisar, İnkumu plajı, Kurucaşile, Kapısuyu plajı ve sonrasında Cide var. Bu rotayı oluştururken esas hedefimiz Küre Dağları Milli Parkıydı. Küre Dağları Milli Parkı, Bartın ve Kastamonu illeri arasında geniş bir alanı kaplayan milli park.

07.07.2000 Tarihinde Milli park olarak ilan edilmiş, Türkiye’de korunması gerekli 9 sıcak noktadan biri olmasının yanı sıra Türkiye’nin ilk panparkıdır. (2012 de panpark ilan edilmiş.)

Bartın’ın Ulus ilçesinden, Kurucaşile’den, Cide’den giriş noktaları var. Biz Milli Parka Cide’den girmeyi planladık. Cide’ye kadar da Batı Karadeniz kıyısını takip edeceğiz.

 Amasra’dan yeni açılan yoldan – ki gelirken bu yoldan gelmiş ve virajları ortadan kaldıran uzun bir tünelle Amasra merkeze inmiştik -  değil eski Bartın yolundan çıkacağız. Bu yol üzerinde Amasra’ya yaklaşık 5 km mesafede Kuş Kayası Yol Anıtını ziyaret edeceğiz.

 


Kuş Kayası Yol Anıtı, Roma İmparatoru T. Germanious Claudius zamanında Doğu Eyaletleri İnşa Ordusu Komutanlığı yaptıktan sonra yaşam boyu Bitinya -Pontus Valiliğine atanan Gaius Julius Aguilla tarafından M.S. 41-54 yıllarında yaptırılmıştır. Roma yol ağının bir parçası olan ve İmparatorun anısına yaptırılan bu anıt; yufka kabartma tekniğiyle kayalara oyulmuş Kral heykeli ve Roma Hâkimiyet Kartalı ile birbirini tamamlayan iki kitabe, oturma sedirleri ve kaya nişlerini kapsamaktadır. Anıta ait, Kral Heykeli ve Hâkimiyet Kartal’ının başları tahrip olmuştur. Birisi kral figürünü çevreleyen Niş'in üstünde, diğeri kabartmalardan uzakta ve batıda bulunan birbirini tamamlayan kitabelerde; "Devletlerarası barışın ve dostluğun anısına, İmparator Germanious'un yüceliği için G.J.Aguilla dağı yardı ve bu dinlenme yerini kendi özel ödeneği ile yaptırdı" ifadeleri bulunmaktadır. Eni 5 m.yi bulan Roma karayolunun son izleri bu anıtın önünde, yüzyıllarca kullanımın aşınmışlığı ile görülürken, anıtın yapıldığı zaman yanında muhtemelen bir Anıtsal Çeşme'yi (Nymphaion) de kapsadığı, fakat zamanla bu çeşmenin yıkıldığı kalıntılardan anlaşılmaktadır.

 Yaklaşık 200 basamak ahşap merdiveni tırmanarak çıktığımız anıttan tekrar anayola iniyoruz. Hemen merdivenin yanı başında tezgâh açan 85 yaşındaki ninemizden kestane ve ceviz alıyoruz sabah siftahı olsun diye.

 Şimdi rotamız Bartın, Güzelcehisar Lav Kayalıkları. Bartın’a girdikten sonra Liman yönünde devam edip Bartın’dan çıkıyoruz. 18 km sonra dağ tepe tırmanıp inerek Güzelcehisar’a varıyoruz. Aracımızı park ettiğimiz noktada bulunan seyir terasından önümüzde uzanan kumsalı ve kumsalın bitiminde denizden duvar gibi yükselen lav kayalıklarını görüyoruz. Seyir terasından kumsala oradan da lav kayalıklarına uzanan ahşap yürüyüş yolunu izliyoruz.

 



Güzelcehisar sahilinde bulunan ve 80 milyon yıllık olduğu tahmin edilen lav sütunları görsel bir şölen sunmakta... Güzelcehisar'ın 850 metre uzunluğundaki kumsalın
batı ucundan başlayan ve denizden bir duvar gibi yükselen sütun yapılı lav kayalıkları deniz kıyısı boyunca uzanarak Mugada'ya kadar ulaşmakta. Ülkemizde tek jeolojik miras envanteri içinde bulunan ve bir benzerinin yalnızca Kaliforniya’da olduğu Güzelcehisar Lav Sütunları çok nadir görülen bir oluşumdur.





Lav kayalıklarını hayranlıkla izleyip kumsalda yürüyüş yaptıktan sonra aracımıza dönüp Kurucaşile’ye doğru yola çıkmadan mevsim geçmiş olsa da ünlü İnkumu plajını ziyaret ediyoruz. Ekim güneşinde plaj sandalyelerinde güneşlenen birkaç kişi, sandallarının bakımını yapan birkaç balıkçı ve uzak enginlerde silueti görülen Fatih Sondaj gemimize selam verip Kurucaşile’ye çeviriyoruz rotamızı.

Bir an için deniz kıyısında sonra bir anda dağların tepesinde fındık bahçeleri arasında uzanan giden solumuz deniz mavisi sağımız fındık yeşili yolda keyifli bir yolculukla önce Tekkeönü’ne daha sonra Kurucaşile’ye iniyoruz. Kurucaşile’yi gezi rotamıza koyma nedenim buralardaki yerel küçük tersaneler, tekne yapım atölyelerini fotoğraflamak. Ama ziyaretimizin Pazar gününe denk gelmesi, sezonun bitmiş olması nedeniyle fotoğraf açısından beklediğimi bulamıyorum. Sahilde halen açık olan bir kafeteryada öğle yemeği ve kahve molası veriyoruz.

 


Kahve sonrası hemen 4 km uzaklıktaki Kapısuyu sahilinde içeceğiz çayımızı. Yaklaşık 800 – 900 metre uzunluğundaki sahil, diğer sahiller gibi sezonun bitmesiyle birlikte terkedilmişliğin hüznünü yaşıyor. Salkım söğüdün altında sohbet eden yöre kadınları bir yandan örgülerini örüyor bir yandan da güz güneşinin son demlerinin keyfini çıkarıyorlar biraz ileride çay bahçesinde de erkekler kendi aralarında sohbet ediyorlar. Burada da tekne yapım atölyeleri kapalı ama bir tanesi var ki eğer açık olsaydı buradan harika fotoğraflar çıkarabileceğimi hissettim.




Ve şimdi bugünkü rotamızı Cide’de sonlandırma zamanı yine dağlara tırmanıp fındık bahçeleri ve böğürtlenlerin eşliğinde Cide’ye iniyoruz. 13 km sahil şeridi boyunca ilerleyip otelimize ulaşıyoruz. Odamıza yerleştikten sonra güneşi bu kez Cide sahillerinde batırıyoruz.

 


Yazı ve Fotoğraflar:

Mehmet Cengiz TÜMER

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder