BATI KARADENİZ KIYISI VE KÜRE DAĞLARI MİLLİ PARKI
BÖLÜM.2
BARTIN’DAN CİDE’YE…
Dünyanın gözbebeği olan Amasra’dan
kahvaltı sonrası ayrılıyoruz. Bugün rotamızda Kuş Kayası Yol Anıtı,
Güzelcehisar, İnkumu plajı, Kurucaşile, Kapısuyu plajı ve sonrasında Cide var.
Bu rotayı oluştururken esas hedefimiz Küre Dağları Milli Parkıydı. Küre Dağları
Milli Parkı, Bartın ve Kastamonu illeri arasında geniş bir alanı kaplayan milli
park.
07.07.2000 Tarihinde
Milli park olarak ilan edilmiş, Türkiye’de korunması gerekli 9 sıcak noktadan biri
olmasının yanı sıra Türkiye’nin ilk panparkıdır. (2012 de panpark ilan
edilmiş.)
Bartın’ın
Ulus ilçesinden, Kurucaşile’den, Cide’den giriş noktaları var. Biz Milli Parka
Cide’den girmeyi planladık. Cide’ye kadar da Batı Karadeniz kıyısını takip
edeceğiz.
Kuş Kayası
Yol Anıtı, Roma İmparatoru T. Germanious Claudius zamanında Doğu Eyaletleri
İnşa Ordusu Komutanlığı yaptıktan sonra yaşam boyu Bitinya -Pontus Valiliğine
atanan Gaius Julius Aguilla tarafından M.S. 41-54 yıllarında yaptırılmıştır.
Roma yol ağının bir parçası olan ve İmparatorun anısına yaptırılan bu anıt;
yufka kabartma tekniğiyle kayalara oyulmuş Kral heykeli ve Roma Hâkimiyet
Kartalı ile birbirini tamamlayan iki kitabe, oturma sedirleri ve kaya nişlerini
kapsamaktadır. Anıta ait, Kral Heykeli ve Hâkimiyet Kartal’ının başları tahrip
olmuştur. Birisi kral figürünü çevreleyen Niş'in üstünde, diğeri kabartmalardan
uzakta ve batıda bulunan birbirini tamamlayan kitabelerde; "Devletlerarası
barışın ve dostluğun anısına, İmparator Germanious'un yüceliği için G.J.Aguilla
dağı yardı ve bu dinlenme yerini kendi özel ödeneği ile yaptırdı"
ifadeleri bulunmaktadır. Eni 5 m.yi bulan Roma karayolunun son izleri bu anıtın
önünde, yüzyıllarca kullanımın aşınmışlığı ile görülürken, anıtın yapıldığı
zaman yanında muhtemelen bir Anıtsal Çeşme'yi (Nymphaion) de kapsadığı, fakat
zamanla bu çeşmenin yıkıldığı kalıntılardan anlaşılmaktadır.
Güzelcehisar
sahilinde bulunan ve 80 milyon yıllık olduğu tahmin edilen lav sütunları görsel
bir şölen sunmakta... Güzelcehisar'ın 850 metre uzunluğundaki kumsalın
batı ucundan başlayan ve denizden bir duvar gibi yükselen sütun yapılı lav
kayalıkları deniz kıyısı boyunca uzanarak Mugada'ya kadar ulaşmakta. Ülkemizde
tek jeolojik miras envanteri içinde bulunan ve bir benzerinin yalnızca Kaliforniya’da
olduğu Güzelcehisar Lav Sütunları çok nadir görülen bir oluşumdur.
Bir an için deniz kıyısında sonra bir anda dağların tepesinde fındık bahçeleri arasında uzanan giden solumuz deniz mavisi sağımız fındık yeşili yolda keyifli bir yolculukla önce Tekkeönü’ne daha sonra Kurucaşile’ye iniyoruz. Kurucaşile’yi gezi rotamıza koyma nedenim buralardaki yerel küçük tersaneler, tekne yapım atölyelerini fotoğraflamak. Ama ziyaretimizin Pazar gününe denk gelmesi, sezonun bitmiş olması nedeniyle fotoğraf açısından beklediğimi bulamıyorum. Sahilde halen açık olan bir kafeteryada öğle yemeği ve kahve molası veriyoruz.
Kahve
sonrası hemen 4 km uzaklıktaki Kapısuyu sahilinde içeceğiz çayımızı. Yaklaşık
800 – 900 metre uzunluğundaki sahil, diğer sahiller gibi sezonun bitmesiyle
birlikte terkedilmişliğin hüznünü yaşıyor. Salkım söğüdün altında sohbet eden
yöre kadınları bir yandan örgülerini örüyor bir yandan da güz güneşinin son
demlerinin keyfini çıkarıyorlar biraz ileride çay bahçesinde de erkekler kendi
aralarında sohbet ediyorlar. Burada da tekne yapım atölyeleri kapalı ama bir
tanesi var ki eğer açık olsaydı buradan harika fotoğraflar çıkarabileceğimi
hissettim.
Yazı ve
Fotoğraflar:
Mehmet
Cengiz TÜMER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder