ALSACE ŞARAP
ROTASI
Romantik Yol,
Çınque Terre ve Toscana Vadisinin ardından bir başka temalı gezi rotamız :
“
Alsace Şarap Rotası”.
1 1. GÜN
Alsace (Alsas),
Fransa'nın Almanya sınırında, Ren nehri ile sınırlanmış bir bölgesi. Almanya,
Belçika ve İsviçre’ye sınır. Zaten ineceğimiz havaalanı Moulhouse’da üç ülke
girişi olan bir havaalanı.
Moulhouse Havaalanı
Aslında Basel’e iniyorsunuz ama ortak pasaport
kontrolünden geçtikten sonra içerde yollar ayrılıyor. O nedenle çıkacağınız
kapıya dikkat etmeniz, daha da önemlisi gezi öncesi internet üzerinden araç
kiralıyorsanız Fransa’daki ofisinden olmasına dikkat ediniz Fransa ve Almanya
AB üyesi oldukları için ikisi de Fransa kapısını kullanıyor.
Gelelim
Alsace’nin kısa tarihine… Gezmeden önce nereye gittiğimiz bilmekte fayda var.
Yoksa bizim gibi “ Biz yanlışlıkla Almanya’ya mı geldik” diye düşünürsünüz.
Gerçekten de mimarisinden köy ve kasaba isimlerine kadar her şey Almanya’yı
çağrıştırıyor
1240 lı
yıllarda Avusturya İmparatorluğuna bağlı olan bölge, daha sonra zengin kömür ve
demir yatakları nedeniyle Almanya ve Fransa arasında sürekli el değiştirmiştir.
1. Dünya savaşının çıkış nedenlerinden biri olan Alsace _ Loirente anlaşmazlığı
sonucu bölge önce Almanya’nın işgali, ardından Almanya’nın savaşı kaybetmesi
sonucu Versailles antlaşması ile tekrar Fransa’ya geçmiş. Bölgenin kaybını
sindiremeyen Hitler 2. Dünya Savaşında tekrar işgal etmiş fakat savaşı
kaybetmesiyle bölge sessiz sedası tekrar Fransa yönetimine geçmiştir.
Çekirdek gezi grubumuz ve Ford C-Max imiz
30 Ağustos ve
uzatılmış Kurban Bayramı tatilini fırsat bilip uçak biletlerimizi alıp,
booking.com dan otel rezervasyonlarımızı ve Hertz’den araç rezervasyonumuzu altı
ay önceden yapmıştık. – Böyle popülist politikalarla yönetilen ülkede bayram
tatilinin uzatılmasını tahmin etmek zor değil. –
Alsace
bölgesine iki uçuşla gidebilirsiniz. Ya bizim yaptığımız gibi Basel – Moulhouse
üzerinden ya da Strasbourg üzerinden. Güzel bir uçuş sonrası 13.15 de Basel’e
iniyoruz. Altı kişi olduğumuz ve 7 koltuklu Ford Grand C-Max ( 570 € / 6 gün ) kiraladığımız
için valizleri sırt çantası boyutunda tuttuğumuzdan bagaj bekleme sorunu
olmadan hızlıca çıkış yaptık. Hertz’den çok güler yüzlü bir görevliden
rezervasyon yaptırdığımız aracımızın işlemlerini yaptırıp, teslim aldıktan
sonra araca yerleştik. Yapış yapış yağmur sıcağı bir hava bizi karşılıyor. Ama
biz biliyoruz ki bu geceki yağmurla birlikte ertesi gün sıcaklıklar 9 – 10
derece birden düşecek.
Navigasyona
otelimizin adresini girip Strasbourg’a doğru yola çıkıyoruz. Aslında Moulhouse
ve Colmar’dan başlayıp yukarı doğru da bu tur yapılabilinir. Fakat tüm okuduğum
bloglarda Strasbourg’dan Colmar’a doğru inmenin daha etkileyici olduğunu
yazıyordu, biz de öyle yaptık.
Saat 16.00 gibi
otelimizdeyiz. Otelimiz çevre yoluna 700 metre tarihi şehre ise 15 dakika
yürüme mesafesinde. Otele yerleşip yarım saat ihtiyaç ve dinlenme molası verip
tekrar lobide buluşuyoruz. Bugün Strasbourg’un tarihi kent merkezini
keşfedeceğiz. Evine dönme telaşındaki insan kalabalığını ve tramvay duraklarını
hızla geçip tarihi kent merkezine ulaşıyoruz. – Yolumuzun üzerinde çiçeklerle
bezenmiş köprülerde soluklanmayı ve fotoğraf çektirmeyi ihmal etmiyoruz.-
Strasbourg
Belediye binası
olduğunu düşündüğümüz binanın önündeki meydan havuzlarla, dev çiçek saksılarıyla
süslenmiş. Şaşılacak bir şekilde ayaklarını havuza sokmuş onlarca anne
çocuklarının külot ile havuzun içinde oynamalarını izliyor. Bir ara acaba
Basmane’de ya da Konak’ta mıyız diye şüphelenmedim değil.
Bu arada havadaki pus
yerini kara yağmur bulutlarına bırakıyordu. Belediye Meydanını geçip Katedral’e
doğru ilerledik
Devasa bir
katedral. Bunda da kahverengi taşlar oya gibi işlenmiş. Önünde geniş bir meydan
ve bu meydana çıkan her biri mücevher gibi işlenmiş adeta maket görünümünde
binaları barındıran sokaklar açılıyor. Katedralin çevresini ve ara sokakları
dolaşıp bulduğumuz bir marketten alış veriş yapıp çiselemeye başlayan yağmurla
birlikte otelimize dönüyoruz. Yağmur nedeniyle meydandaki kafeler ve
restoranlar masa ve sandalyelerini topladığı için bu akşam yemeğini otelimizde
halledeceğiz.
Yemek sonrası
hızını azaltan yağmurla birlikte tekrar tarihi kent merkezine yürüyoruz. Yağmur
sonrası gece ışıkları ile çok güzel görüntüler sunuyor bize. Yorgunluğumuzu motosiklet
temalı bir barda yerel biraları ile atıyoruz.
2. GÜN
OBERNAI VE PETİTE FRANCE
Sabah bulutlu
ve her an yağmaya hazır bir havaya uyanıyoruz. Kahvaltı sonrası navigasyonumuzu
köy yollarından gidecek şekilde ayarlayıp Onernai’ye doğru yola çıkıyoruz.
Bugünkü programımız Obernai ve Schenkerberg bağ yolunu yapmak ve öğleden sonra
da Strasbourg’a dönüp Petite France’ı gezmek.
Strasbourg’dan
çıkıp köy yollarına düştüğümüzde öncelikle sağlı sollu mısır tarlaları sarıyor
çevremizi. Hayvan yemi siljı yapmak için ekilmiş mısır tarlaları uçsuz bucaksız
uzanıyor. Ufak tefek köylerden geçiyoruz. Her biri tertemiz ve bütün evlerin
bahçeleri ve pencereleri sakız sardunyalarla bezenmiş. Köylerin giriş
çıkışlarında büyük saksılarda rengârenk çiçek aranjmanları.
Programımızda
olmamasına rağmen bir köy çok hoşumuza gidiyor ve mola veriyoruz. Sabah sessizliğinde
köyün ana caddesinde biblo gibi evlerin arasında yürüyoruz. Yolun karşı
kaldırımında çiçeklerle bezenmiş küçük bir meydan ve geniş avluya açılan cümle
kapısını asmaların süslediği şarap tadım merkezi. Avluya giriyoruz kimseler
yok. Kapıdaki yazıda saat 11.00 – 13.30 ve 15.30 – 17.30 yazısını görünce
sadece fotoğraflamakla yetiniyoruz.
Pazaryeri
Obernai’ye
vardığımızda aracımızı çok bakımlı bir mezarlığın altında ağaçlar arasında
ayrılmış otoparka bırakıyoruz. Yolun sonu hemen kiliseye çıkıyor. Ellerinde
Pazar çantaları ile gelen insanların ters yönünde yürüyoruz. Kilisenin önündeki
meydan ve hemen aşağısındaki meydanda Pazar kurulmuş. Sebze meyveden kızarmış
tavuğa yerel yemeklere, hamur işi ve tatlılara kadar her şeyi bulabilirsiniz.
Bu kalabalık ve Pazar tezgâhları bizim fotoğraf almamızı biraz güçleştiriyor
ama böyle bir şeye de tanık olduğumuz için şikâyetçi değiliz.
Katedral
Maison Romane
Turizm ofisini
bulup köyün haritasını alıyoruz. İki rotamız var. Birincisi yaklaşık bir saat
süren belirli bir yürüyüş parkurunu izlediğiniz rota diğeri şehri çevreleyen
surların üzerinde yapabileceğiniz yaklaşık yarım saat süren ikinci rota. Biz
çiseleyen yağmur altında birbirinden sevimli, rengarenk, pencereleri sakız
sardunyalarla bezenmiş evler arasında haritamızı takip ediyoruz.
Sinagog
İlki 13th yüzyılda
inşa edilmiş şapel ve kulesi sonra sırasıyla Maison Romane, Placa de l’Etolie,
Eglise Saints Pierre et Paul, Altı kovalı kuyu, Şehir Salonu, Fastinger
Bahçesi, Sinagog, Kasaplar binası, şehir surları ve Saint Odile çeşmesi.
6 kovalı kuyu
Hepsini dolaşıyoruz. Yağmurun hızlandığı bir ara kahve molası veriyoruz,
yeniden devam ediyoruz. Öğle yemeği için bu bölgeye özgü Tarte Flammbe yemek
için köy ve çiftlik temalı bir restorana oturuyoruz.
Tarte Flammbee ve şarap molası
Tarte Flammbee bizim lahmacun hamuruna benzer bir hamur
üzerine ekşi krema, soğan ve bacon ( domuz salamı) parçalarından oluşan ve
lahmacun gibi fırında pişirilen bir lezzet. Bu temel üzerine siz istediğiniz
malzeme ilave ettirebiliyorsunuz ya da bu şekilde klasik olarak yiyebiliyorsunuz.
Eğer çok aç değilseniz bir tanesi iki kişiye yeterli gelebiliyor. Bir tanesi
9.50 € . Yanında da yöreye özgü beyaz şarap söyledik.
Schenkenberg bağları
Öğle yemeği
sonrası aracımızı park yerinde bırakıp Schenkerberg bağ yoluna yöneldik.
Mezarlığın karşısından karşıdaki tepeye sarıyoruz. Yaklaşık bir kilometre
tırmandıktan sonra tüm Obernai’ye hâkim tepedeki 2. Dünya savaşında şehit olmuş
40.000 asker için dikilmiş anıtın bulunduğu seyir tepesinde hem soluklanıyoruz,
hem Obernai’yi tepeden seyrediyoruz ve fotoğraflıyoruz. Karşımızdaki dağın
zirvesindeki Saint Odile Manastırının üzerinde şimşekler çakıyor.
Schenkerber bağ
yolunun başlangıç noktası da burası. Bağların arasında yaklaşık üç kilometre
uzunluğunda bir yürüyüş yolu, üzümler dallarında, henüz bağbozumu yapılmamış. (
Meraklısına not; bu bölgede üzüm olarak Pinot Noir yetiştiriliyor.) Bir süre
yürüyoruz tüm bağ yolunu tamamlamadan hevesimizi alınca kestirmeden Obernai
merkeze, aracımızın yanına iniyoruz
Bu kez çevre yoluna çıkıp daha hızlı bir
şekilde Strasbourg’a dönüyoruz. Aracımızı otelimizin parkına bırakıp ihtiyaç
molası verdikten sonra Petit France turu için lobide buluşuyoruz. Dün katedrale
giderken fotoğraf çektirdiğimiz köprüden sağa dönüp kanal boyunca 15 dakikalık
bir yürüyüşle Petit France’ın girişine varıyoruz.
Petite France girişi
Burası
kanallarla bölünmüş, taşıt girişine kapalı, rengârenk çiçeklerle bezenmiş
köprüler ve rengârenk maket gibi evlerin yer aldığı bir bölge. Keyfini
çıkararak sindire sindire dolaşıyoruz. Strasbourg’ta gezi tekneleri ile
kanallarda gezebiliyorsunuz. Tur yaklaşık bir saat on beş dakika kadar sürüyor.
Bu turda Strasbourg’un AİHM ve AP binasının bulunduğu modern kısmını görme
şansınızda var. Tekneler Petite France’dan Katedral yönünde çıktıktan sonra
Katedralden sağa giden sokağı kanala kadar takip ettiğinizde genişçe bir parkın
kıyısından kalkıyor. Buradaki ekrandan kalkış saatini, gemideki yer durumunu
görmeniz ve otomattan biletini almanız mümkün. (13 €/kişi ). Biz beş dakika
farkla tekneyi kaçırdığımız için diğerini beklemedik ve kanal turu yapmadık.
Colmar’da, Petite Venice de yaptık ama buradakinin yerini tutmaz. Eğer
fırsatınız olursa yapmanızı öneririm.
Akşam yemeği
sonrası gençler dün akşamki bara giderken biz eşimle otelde istirahate
çekiliyoruz.
3.GÜN
MONT SAINTE – ODİLE, ITTERSWILLER, DAMBACH,
HAUT KOENIGSBOURG
Üçüncü günümüz
en yoğun programımızın olduğu gündü. Valizlerimizi aracımıza yükleyip
Strasbourg’daki otelimizden ayrılıyoruz. Bugün navigasyonda ilk rotamız Mont
Sainte Odile. Bir dağın tepesindeki manastır.. Köy yollarında mısır tarları ve
sonrasında bağların arasında küçük sevimli ve çiçeklerle bezenmiş köylerden
geçerek yolumuza devam ediyoruz. Bir yol ayrımında sapağı kaçırıyoruz ve yüz
metre sonra kendimiz sevimli bir kent kapısında buluyoruz.
Boersch. Ve programı bir kez daha deliyoruz.
Aracımıza köyü baştanbaşa geçtikten sonra – çünkü park yeri bulamıyoruz.- çıkış
kapısının dışında park yeri bulabiliyoruz. Rengârenk orta Avrupa mimarisindeki
evlerin ortasından yürüyerek köy meydanına iniyoruz.
Köy meydanında
yaşlı bir Fransız teyze bize kilisenin bahçesindeki aziz heykeli hakkında
Fransızca bir şeyler anlatıyor. Anlamadığımızı görmesine rağmen büyük bir
çabayla vücut dilini de kullanarak anlatmaya devam ediyor. Anladığımız
kadarıyla bu aziz köyün koruyucu azizi imiş. Köy meydanındaki stanttan Sainte
Odile bölgesi ile ilgili broşürler alıyoruz. Bu broşürler gezimizin bu bölümüne
yeni bir bakış açısı getirmemize neden oluyor. Sainte Odile aslında sadece
dağdaki manastır değilmiş. Sainte Odile; bu azizin koruyuculuğunu yaptığı
bölgenin adı. İrili ufaklı 12 köyü içeriyor. Özellikle şarabın ve şarap tadım
merkezlerinin en çok bulunduğu yer. Özellikle Ottrott ve Rosheım de çok sayıda
olmak üzere hemen hemen her köyde şarap tadım merkezi var. Rosheım’ı geçmiştik
ama Ottrott yolumuzun üstündeydi, rotamızı buraya ve buradaki şarap tadım
merkezlerine çevirdik.
Ottrott dağların eteğindeki düzlüğe geniş bir
şekilde yayılarak kurulmuş bir köy. Köyün çevresinde daha çok modern –fakat
zevkli- evler köyün merkezine ilerledikçe yöresel mimariye dönüyor. Yine
sevimli, rengârenk ve çiçeklerle bezenmiş.
Önce kilisenin
hemen altında köyün girişindeki çok sevimli bir binadaki turizm ofisine
giriyoruz. Hoş sohbet bir bayandan bayağı detaylı bir bilgi alıyoruz. Köydeki
üç tadım merkezinden şu an ikisi açıkmış. Hemen yakınımızdakine giriyoruz. Son
derece sevimli bir şarap evinde son derece sevimsiz bir kadınla karşılaşıyoruz.
İngilizce bilmiyor ya da konuşmuyor. Altı kişiye üç kadeh çıkardı ve iki cins
şarap tadımı yaptırdı. Ama gayet gönülsüzce. Eh biz yine de teşekkür ederek
şarap almadan çıktık.
Diğer tadım yeri köyün aşağısında, sevimli bir avludaki
maket gibi evin mahzenindeydi. Avluda kimse yoktu, zili çaldık. İki saniye
sonra bizim rahmetli Ahmet Mete Işıkara gibi askılı pantolonuyla bir amca geldi
ve hoş geldiniz diyerek bir dakika müsaade isteyip eve çıktı. Bir dakika sonra
anahtarla inip mahzeni açtı ve üzerine pötikareli örtü serili masanın etrafına
bizi davet etti. Hepimize bir kadeh verdi. İki şişe şarap getirdi önce biri
hakkında bilgi verdi ve kadehlerimize bölüştürdü. Nasıl degüstrasyon
yapacağımızı güzelce tarif edip tatmamızı istedi. İkinci şişeden de tadım
yaptıktan sonra üç şişe şarap kucağımızda ayrılıyoruz sevimli ev sahibimizden.
Mont Sainte Odile
Bir sonraki
durağımız Mont Sainte- Odile. Ottrott’tan sonra içine ışığın
sızamadığı orman yolunda dağın zirvesine tırmandık. Geniş bir Alsace
coğrafyasını kuş bakışı gören etrafı dik kaya yamaçlarla çevrilmiş tepeye kartal
yuvası gibi kurulmuş manastır. Manastırın ana binası bugün otel olarak
kullanılıyor. Ana binanın yanındaki binada da üç restoran ve sergi salonu
bulunuyor. Dik kayalıkların üzerinde manastırı çepeçevre saran yürüyüş yolu ve
duvarların çevirdiği bahçede Melekler Şapeli ve Gözyaşı Şapeli bulunuyor. Ottrott’taki
şarap tadımı yaptığımız yerdeki sevimli amca; eğer Gözyaşı Şapelinde sessizce
dua edersek oradaki ruhaniyeti hissedebileceğimizi söylemişti.
Daha çok
öğrenci kantinine benzeyen sel servis restoranda Mezgit tava ve patates
kızartmasından oluşan menümüz ( 7 € ) ile öğle yemeğimizi yiyoruz. Bu restoran
12.00 ile 14.00 arası yemek veriyor. Bu saatler dışında içecek ve aperatif
atıştırmalıklar bulabilirsiniz.
Uydunun bile
Navigasyonu görmediği sık ormandan tekrar ovaya iniyoruz ve Itterswiller’ye doğru
direksiyon kırıyoruz.
Itterswiller, genişçe bir sırtın üzerinde iki üç
kilometrelik bir yolun iki kenarına sıralanmış rengârenk evlerden, şarap
dükkanlarından, şarap tadım merkezlerinden oluşuyor. Yolun sağında üzeri
bağlarla dolu yamaçlar aşağılara uzanıyor. Ana cadde belli aralıklarla
asmaların oluşturduğu taklarla süslenmiş. Bu yol üzerinde yaklaşık on, on beş
tane şarap tadım merkezi var. Biz ikisini denedik.
Itterswiller
Itterswille’den
ayrılırken alt açıdan köyün bir de panoramasını çekiyoruz.
Dambach
St. Sebastian Şapeli
Şimdiki rotamız
1500 yılından ortaçağdan kalma evleri ile Dambach. Şehrin üç kapısından biri
olan kuzey kapısından giriyoruz. Bizim girdiğimiz kapı Neuthor, diğer kapılar Unterthor
ve Grendelthor. Aracımızı kapının hemen dışındaki otoparka
bırakıp kapıdan yürüyerek geçiyoruz. Köyün nispeten yeni caddesinden ara
sokaklara dalıp Sinagog, Ayı Çeşmesi “ Stockbrunne”, Rönesans evi, büyük yola
taşan ahşap balkonları ile ortaçağ evlerinin ve de turizm ofisinin olduğu küçük
sevimli meydana geliyoruz. Turizm ofisinden hem harita alıyoruz hem de köy
hakkında bilgi. Şehri en güzel şehrin girişindeki sağdaki tepede bulunan St.
Sebastian Chapel’inden görebileceğimizi öğreniyoruz. Meydandaki kafelerden
birinde -İngilizce konuşan nadir Fransızlardan orta yaşlı bir teyzemin
işlettiği kafede- hem kahve molası veriyoruz hem sohbet ediyoruz. Kahve sonrası
yine ara sokaklardaki ortaçağ evlerinin arasında otoparka ulaşıyoruz. Aracımızı
alıp hemen 300 metre yukardaki şapeli ziyaret ediyoruz.
Haut Koenigsbourg
Bugünkü
programı epey aştık. Selestat’ı ertesi güne aktarıp son ziyaretimizi Haut
Koenigsbourg’a planlıyoruz. Saat 17.00 e yaklaştı. Tüm bloglarda
yolunun güzelliğini okuduğum şatoya tırmanmaya başlıyoruz. Yaklaşık yarı
saatlik sık ve koyu orman tolunda tırmanıp zirveye varıyoruz. Tek tesellimiz
gün içinde çok yoğun olan ve zaman zaman iki saatlere varan tırmanışı kısa
sürede yapmak ve park yeri bulabilmek oldu. Şato tüm Alsace ovasını panoramik
görecek bir şekilde kırmızı tuğladan yapılmış. En son ziyaretçiyi 17.30 da
aldıkları ve kapıyı da 18.30 da kapattıkları için şatonun içine giremedik.
Dışarıdan fotoğrafladık ve ortaçağ bahçesini gezebildik. Zaten bu destinasyonda
amaç hedef değil yoldu ve biz de bunu sıkıntıya düşmeden başarmıştık.
Şimdi istikamet
Colmar ve Colmar Ibıs Budget.
*Devam edecek
*Yazı ve fotoğraflar: Mehmet Cengiz TÜMER
Eylül 2017
Rabbim sağlıcakla tekrarını nasip etsin ama beni de içine dahil etsin..
YanıtlaSil