21 Eylül 2014 Pazar

KLASİK BİR EGE ÜÇLEMESİ: MİKONOS, SANTORİNİ, RODOS - 1

KLASİK BİR EGE ÜÇLEMESİ: MİKONOS, SANTORİNİ, RODOS


Çoktandır isteyipte gerçekleştiremediğimiz adalar turunu bu yıl gerçekleştireceğiz. Çeşme limanından bineceğimiz Cruise binmek için öğle saatlerinde Çeşme'ye ulaşıyoruz. Aracımızı limanın hemen girişindeki otoparka bırakıyoruz. Otopark'ın günlük ücreti 15.00 tl, tur müşterilerine ise 10.00 TL. Valizimizi teslim edip, pasaport kontrolden geçtikten sonra gemi için check in işlemi var sırada. Check in sırasında sizin pasaportunuzu alıp gemide oda anahtarı ve gemi içi harcamalarda kredi kartı gibi kullanacağınız, liman giriş çıkışlarında ise pasaport yerine geçecek kredi kartı şeklinde bir gemi kartı veriyorlar. Check in'imizi yaptırıp, gemi kartımızı alıyoruz ama kabinlerimizi teslim almadan önce tüm yolcuların katılma mecburiyeti olan acil durum tatbikatı var. Anonslarla bunun bilgisi veriliyor, toplanma yerleri tarif ediliyor ve sirenle birlikte herkes odasından can yeleğini alıp kendisi için belirlenen toplanma noktasına gidiliyor. Burada can yeleğinin kullanımı ve genel güvenlik kurallarının anlatımından sonra artık kabininize çıkıp yerleşerek cruise turunun keyfini çıkarabilirsiniz.


Aya Nikolia Kilisesi


 
Mikonos sokakları

Yel Değirmenleri

Küçük Venedik

 MİKONOS GECELERİ
Başlığa bakıpta gecelere aktığımızı sanmayın. Bu işler için ellili yaşlarda o enerji kalmıyor. Sabah yedi akşam onbir temposuna alışan bir bünyenin sabah üçlere kadar dayanması çok zor tabii bir de o yüksek volümlü müziğe katlanması mümkün değil.
Saat 20.30 sularında Mikonos limanına yanaşıyoruz. Gemi anonsunun dediği gibi " Yerel yetkililer gemi çıkış iznini " verdikten sonra gemiden ayrılıyoruz. Mikonos merkez yeni yapılan cruise limanından üç kilometre uzakta. Belki yürünebilinecek bir mesafe ama yol hem karanlık hem kaldırım yok hem de trafik çok yoğun olunca servis kullanmayı tercih ediyoruz. ( gidiş geliş: 4 € )
Mikonos, yüzölçümü 85 km2, nüfusu 10.000 olan küçük bir ada. Bu küçük şirin ada kumsalları, aktif gece hayatı ve parlayan güneşi ile tüm adalar içinde en meşhur olanı. Eşcinsel ilişkilerinde çekincesiz yaşandığı bir ada. Gece adanın dar yollarında dolaşırken elele dolaşan, sarmaşıp öpüşen iki  - üç çifte tanık olduk sanırım yaz aylarında ve gece onikiden sonra bu popülasyon artıyordur. Neyse herkesin cinsel tercihini kendine bırakalım Mikonos'u tanımaya devam edelim. Korsan baskınlarından ve rüzgardan korunmak için sokaklar dar bir labirent şeklinde inşaa edilmiş. Küp şeklinde beyaz badanalı, mavi kapı ve pencereli, mavi merdiven tırabzanları ve begonvillerle süslü evlerin arasında dolanır bu daracık sokaklar. Denizin aşağı köşesinde halkı Alefkandra dediği " Küçük Venedik " olan bir bölge yer alır. Evlerin balkonları denize doğru uzanır ve bu bölge Mikonos'ta gece hayatının kalbidir.
Servisin bizi bıraktığı noktadan denizi sağımıza alarak yaklaşık iki yüz, üç yüz metre yürüyoruz, Aya Nikolayi kilisesine gelince sırtımızı kiliseye verip adanın dar sokaklarında kayboluyoruz. Dar sokaklarda kalabalık hızla artıyor, omuz omuza yürüyoruz. Barlar henüz boş ama balık restoranları, kafeler ve dondurmacılar dolu. Bir geçtiğimiz yerden iki üç kez geçerek sokaklar bizi nereye götürse yürüyerek arada bir dondurmacıda dinlenme molası vererek, küçük venedikteki Veranda barda espressomuzu yudumlayarak bu küçük adanın tadınız çıkarıyoruz. Yorgunluk bacaklarımızda kendini hissettirince son bir gayretle servis durağına yürüyüp gece on iki servisiyle gemimize dönüyoruz. Bu geceyi burada geçireceğiz, gençler Mikonos gecelerinin keyfini çıkardıktan sonra sabah 06.30 da rotamız Santorini olacak.



SANTORİNİ
Ege adalarına tutkum ilk kez Santori'nin fotoğraflarını gördüğümde başlamıştı. Ama bu adanın yeri bambaşkaydı. Santorini bir yanardağ patlamasının bize armağanı. Kiklad ada gurubunun en güneyindeki 73 km2 yüzölçümü ve 15.000 nüfusu olan bir ada Santorini. M.Ö. 1500 yılında çok şiddetli bir yanardağ patlaması ve bunun ardından gelen şiddetli deprem sonucu adanın ortası çöker, krater ağzının etrafı denize dönüşür ve orak biçiminde bir ada oluşur. Aslında bu patlama ve deprem Ege Denizinin şekillendiği ve yüzlerce adanın oluştuğu bir patlamadır. Yanardağ halen  aktif durumdadır zaman zaman dumanlar yükselir. Geçen bu süreç içinde küçük patlamalar ve depremlerle Santorini adası yükselirken kraterin bulunduğu küçük kara parçası iç denizin ortasında kalakalmıştır. Santorinin başkenti, merkezi konumundaki Thira ( Fira ) deniz seviyesinden 300 m yüksekteki falezlere kurulmuştur. Adanın kuzeyindeki bir diğer yerleşim yeri de Oia'dır. En son 1956 yılında yaşan büyük depremde Oia köyü büyük hasar görmüş ve halk burayı terk etmiştir. Yıllar sonra bohem yaşamı tercih eden sanatçı kitlesi buradaki terkedilmiş evlere yerleşmiş zaman içinde oluşturdukları yeni Oia tanınarak turizm merkezi olmuş.
Çökme öyle derin olmuş ki falezlerin dibinde denizin derinliği 100 metre civarında. Bu nedenle cruise'lerin yanaşabileceği liman inşa etmek mümkün olmamış ve cruise gemileri açıkta "alarga" beklerken yanaşan tender botlar sizi guruplar halinde karaya çıkarıyor.
Sabah 0830 da Santorini'ye yanaşıyoruz. Liman işlemlerinin tamamlanmasından sonra Tender botlarla karaya çıkacağız. Planımda Santorini'yi bireysel gezmek vardı ve dersimi çalışmıştım ama soru çalışmadığım yerden geldi: AKROTHİRİ Akrothiri'ye bireysel gitmenin yaratacığı zaman kaybı Santorinin keyfini tam olarak çıkaramama neden olabilirdi bu yüzden bu seferlik bireysel gezmekten vazgeçip sürüye katıldım ve kara turu satın aldım.
Santorini'yi bireysel gezmek isyenler tender botlarla teleferiğin bulunduğu iskeleye çıkarılırken biz tur satın alanlar biraz daha uzak mesafede olan ama tur otobüslerinin inebildiği tek iskele olan bir diğer iskeleye çıkıyoruz.
İskeleden Santorini'ye ulaşmanın üç yolu var. 1. Yaklaşık 580 basamağı tırmanmak, eğer bunu yaparsanız Santoriniyi gezecek haliniz kalmaz, 2. 5 € karşılığı bu 580 basamağı katırlarla tırmanmak; bu yolu seçerseniz bir hafta sünnet çocuğu gibi yürürsünüz, 3. 5 € verip teleferiğe binerseniz 2 dakika içinde kent merkezi Fira da olursunuz.







Biz tur otobüsümüzün koltuklarına yerleşip dar ve virajlı bir yoldan tırmanıp adanın düzlüğüne çıkıyoruz. Rotamız adanın güney ucundaki antik kazı alanı AKROTHİRİ: Akrothiri MÖ 1600 lü yıllarda kurulan bir Minos şehri. MÖ 1500 yılındaki yanardağ patlamasının ardından kent lav ve kül tabakasının altında kalıyor. Minoslular patlama öncesi meydana gelen sarsıntıları dikkate alıp kenti terkediyorlar, patlama sonucu oluşan 20 metre kalınlığındaki lav ve kül tabakası kenti kaplayıp o günün kentini günümüze ulaştırıyor. Kentin bulunuşu da ilginç. Suveyş kanalının yapımı sırasında Fransızlar izolasyon sorunu ile karşılaşıyorlar. Yunanlılar da izolasyon için Ponza taşını öneriyor. Fransızlar adada ponza taşı çıkarırken bu kenti keşfediyorlar, kazılar başlıyor ve halen AB desteği ile sürüyor. Kentin su sistemini, kanalizasyon sistemini, depremlerle başedebilmek adına bugün fosilleşmiş ağaç kalaslardan oluşan kolon ve kirişleri, üç katlı evleri, basamak sistemini kullandıklarını, zeytinyağı ve şarap ,için kullandıkları küpleri, fosilleşmiş ağaçtan karyolaları, fiskos sehpalarını görebilirsiniz. Karyolaların ve evlerin küçüklüğünden bu halkın boy ortalamasının 140 cm civarında olduğu düşünülüyor, bunun nedeni de içme suyunu getirdikleri kurşun borular nedeniyle kurşun zehirlenmesi olabileceği düşünülüyor. Bizim ülkemizdekilerden ve Pompei'den sonra gördüğüm en etkileyici antik kentlerden biriydi.
Akrothiri sonrası kısa bir içecek molasından sonra bu kez adayı panaromik olarak görebileceğimiz 500 metre rakımlı İlyas Peygamber Tepesi. ( Profitis İlias tepesi )


Anlatıldığına göre denizlerde yaşayan kendisi de balıkçılıkla geçinen, denizcilerin koruyucusu İlyas Peygamber yaşlanıp yorulunca balıkçılığı bırakıp denizi ve balıkçılığı unutacağı bir yerde yaşlılığını geçirmeyi düşünür. Bu yeri bulmak içinde genelde liman kentlerinde yaşayanların bildiği bir müzik aletini laternayı yanına alır ve konaklayacağı yeri aramaya başlar. Her gittiği yerde laternayı çalar ve bu aletin ismini sorar, en son bu tepeye geldiğinde rastladığı çobana da laternasını çalar ve çobana bunun ne olduğunu sorar, çoban bilemeyince de denizden ve balıkçılıktan yeteri kadar uzaklaştığına kanaat getirip buraya yerleşir. Bu rüzgarlı tepede fotoğraf molası verip uzaktan kuzey güney şeridinde uzanan siyah volkanik kumsallı plajları gördükten sonra adanın en kuzeyindeki Oia' ya yöneliyoruz.



   




Oia

Oia, daha önce bahsettiğim gibi adanın Fira gibi kinci yerleşim merkezi. 1956 daki depremle tamamen yıkılınca terk ediliyor, daha sonra bohem yaşamı seven sanatçıların burada terk edilen evlere yerleşmeleri ve burayı yeniden şekillendirmeleri sonucunda turistik bir değer kazanıyor, öyle ki buranın fotoğrafları ve resimleri Yunanistan turizminin tanıtımında ana öğe olarak kullanılıyor:  Oia'nın en etkileyici bölümü kaleye giden dar sokaklar ve bu bölgede uçuruma yapılmış beyaz badanalı kübik evleri ve mavi kubbeli kiliseleri. Ayrıca bu bölgeye has iki şarabı ve fıstığı meşhur. Ha bir de günbatımı. Günbatımı zamanı kafelerde, sokaklarda, kaldırım kenarlarında yer bulmanız çok zor, güneşin batışını gören herhangi bir yere konuşlanacaksınız, kimisi şarabını yudumlayarak, kimisi fotoğraf çekerek alkışlarla güneşi batıracaksınız ama biz bugün güneşi Oia' da değil de Fira'da batıracağız. Onun için fotoğraflarımızı çekip, daracık sokaklardaki dükkanlarda alışverişimiz yapıp, Oia manzarası eşliğinde elmalı pie ve cappucino ile dinlenme molamızı verdikten sonra gün batımını yakalamak üzere Fira'ya doğru yola çıkıyoruz.


Fira'da gün batımı


Fira

Firaya geldiğimizde otoparkta şöförümüz ve yerel rehberimizle vedalaşıp 1956 daki depremde yıkılmayıp ayakta kalan Atlantis otelin yanından sağa dönüp Teleferik istasyonuna doğru " Altın Yol" dan ilerliyoruz. Gözümüz batmaya hazırlanan güneşte.Yol kenarına dizlmiş kalabalık arasında kendimize yer açıp güneşin karşıki adanın üzerinden batmasını bekliyoruz ve 19.25 te alkışlarla güneşi batırıyoruz. Mavi aydınlıkta Fira'nın daracık sokaklarında denize 300 metreden bakan beyaz badanalı evlerini, barlarını, restoranlarını fotoğraflıyoruz.


Altı vagonlu teleferik


Teleferik istasyonuna geldiğimizde uzun bir sıra bizi bekliyor. 6 kişilik altışar vagondan oluşan teleferikle iki dakikada iskeleye inip, çalkantılı bir denizde tender botla gemimize ulaşıyoruz. Hareket saat 22.00 de ve bizi dalgalı bir deniz ve sallantılı bir yolculuk bekliyor.




























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder