KLASİK BİR EGE ÜÇLEMESİ: MİKONOS,
SANTORİNİ, RODOS
Çoktandır
isteyipte gerçekleştiremediğimiz adalar turunu bu yıl gerçekleştireceğiz.
Çeşme limanından bineceğimiz Cruise binmek için öğle saatlerinde Çeşme'ye
ulaşıyoruz. Aracımızı limanın hemen girişindeki otoparka bırakıyoruz.
Otopark'ın günlük ücreti 15.00 tl, tur müşterilerine ise 10.00 TL. Valizimizi
teslim edip, pasaport kontrolden geçtikten sonra gemi için check in işlemi var
sırada. Check in sırasında sizin pasaportunuzu alıp gemide oda anahtarı ve gemi
içi harcamalarda kredi kartı gibi kullanacağınız, liman giriş çıkışlarında ise
pasaport yerine geçecek kredi kartı şeklinde bir gemi kartı veriyorlar. Check
in'imizi yaptırıp, gemi kartımızı alıyoruz ama kabinlerimizi teslim almadan
önce tüm yolcuların katılma mecburiyeti olan acil durum tatbikatı var.
Anonslarla bunun bilgisi veriliyor, toplanma yerleri tarif ediliyor ve sirenle
birlikte herkes odasından can yeleğini alıp kendisi için belirlenen toplanma
noktasına gidiliyor. Burada can yeleğinin kullanımı ve genel güvenlik
kurallarının anlatımından sonra artık kabininize çıkıp yerleşerek cruise
turunun keyfini çıkarabilirsiniz.
Aya Nikolia Kilisesi
Mikonos sokakları
Yel Değirmenleri
Küçük Venedik
MİKONOS GECELERİ
Başlığa
bakıpta gecelere aktığımızı sanmayın. Bu işler için ellili yaşlarda o enerji
kalmıyor. Sabah yedi akşam onbir temposuna alışan bir bünyenin sabah üçlere
kadar dayanması çok zor tabii bir de o yüksek volümlü müziğe katlanması mümkün
değil.
Saat
20.30 sularında Mikonos limanına yanaşıyoruz. Gemi anonsunun dediği gibi "
Yerel yetkililer gemi çıkış iznini " verdikten sonra gemiden ayrılıyoruz.
Mikonos merkez yeni yapılan cruise limanından üç kilometre uzakta. Belki
yürünebilinecek bir mesafe ama yol hem karanlık hem kaldırım yok hem de trafik
çok yoğun olunca servis kullanmayı tercih ediyoruz. ( gidiş geliş: 4 € )
Mikonos,
yüzölçümü 85 km2, nüfusu 10.000 olan küçük bir ada. Bu küçük şirin ada
kumsalları, aktif gece hayatı ve parlayan güneşi ile tüm adalar içinde en
meşhur olanı. Eşcinsel ilişkilerinde çekincesiz yaşandığı bir ada. Gece adanın
dar yollarında dolaşırken elele dolaşan, sarmaşıp öpüşen iki - üç çifte tanık olduk sanırım yaz aylarında
ve gece onikiden sonra bu popülasyon artıyordur. Neyse herkesin cinsel
tercihini kendine bırakalım Mikonos'u tanımaya devam edelim. Korsan
baskınlarından ve rüzgardan korunmak için sokaklar dar bir labirent şeklinde
inşaa edilmiş. Küp şeklinde beyaz badanalı, mavi kapı ve pencereli, mavi
merdiven tırabzanları ve begonvillerle süslü evlerin arasında dolanır bu
daracık sokaklar. Denizin aşağı köşesinde halkı Alefkandra dediği " Küçük
Venedik " olan bir bölge yer alır. Evlerin balkonları denize doğru uzanır
ve bu bölge Mikonos'ta gece hayatının kalbidir.
Servisin
bizi bıraktığı noktadan denizi sağımıza alarak yaklaşık iki yüz, üç yüz metre
yürüyoruz, Aya Nikolayi kilisesine gelince sırtımızı kiliseye verip adanın dar
sokaklarında kayboluyoruz. Dar sokaklarda kalabalık hızla artıyor, omuz omuza
yürüyoruz. Barlar henüz boş ama balık restoranları, kafeler ve dondurmacılar
dolu. Bir geçtiğimiz yerden iki üç kez geçerek sokaklar bizi nereye götürse
yürüyerek arada bir dondurmacıda dinlenme molası vererek, küçük venedikteki
Veranda barda espressomuzu yudumlayarak bu küçük adanın tadınız çıkarıyoruz.
Yorgunluk bacaklarımızda kendini hissettirince son bir gayretle servis durağına
yürüyüp gece on iki servisiyle gemimize dönüyoruz. Bu geceyi burada
geçireceğiz, gençler Mikonos gecelerinin keyfini çıkardıktan sonra sabah 06.30
da rotamız Santorini olacak.
SANTORİNİ
Ege
adalarına tutkum ilk kez Santori'nin fotoğraflarını gördüğümde başlamıştı. Ama
bu adanın yeri bambaşkaydı. Santorini bir yanardağ patlamasının bize armağanı.
Kiklad ada gurubunun en güneyindeki 73 km2 yüzölçümü ve 15.000 nüfusu olan bir
ada Santorini. M.Ö. 1500 yılında çok şiddetli bir yanardağ patlaması ve bunun
ardından gelen şiddetli deprem sonucu adanın ortası çöker, krater ağzının
etrafı denize dönüşür ve orak biçiminde bir ada oluşur. Aslında bu patlama ve
deprem Ege Denizinin şekillendiği ve yüzlerce adanın oluştuğu bir patlamadır.
Yanardağ halen aktif durumdadır zaman
zaman dumanlar yükselir. Geçen bu süreç içinde küçük patlamalar ve depremlerle
Santorini adası yükselirken kraterin bulunduğu küçük kara parçası iç denizin
ortasında kalakalmıştır. Santorinin başkenti, merkezi konumundaki Thira ( Fira
) deniz seviyesinden 300 m
yüksekteki falezlere kurulmuştur. Adanın kuzeyindeki bir diğer yerleşim yeri de
Oia'dır. En son 1956 yılında yaşan büyük depremde Oia köyü büyük hasar görmüş
ve halk burayı terk etmiştir. Yıllar sonra bohem yaşamı tercih eden sanatçı
kitlesi buradaki terkedilmiş evlere yerleşmiş zaman içinde oluşturdukları yeni
Oia tanınarak turizm merkezi olmuş.
Çökme
öyle derin olmuş ki falezlerin dibinde denizin derinliği 100 metre civarında. Bu
nedenle cruise'lerin yanaşabileceği liman inşa etmek mümkün olmamış ve cruise
gemileri açıkta "alarga" beklerken yanaşan tender botlar sizi
guruplar halinde karaya çıkarıyor.
Sabah
0830 da Santorini'ye yanaşıyoruz. Liman işlemlerinin tamamlanmasından sonra
Tender botlarla karaya çıkacağız. Planımda Santorini'yi bireysel gezmek vardı
ve dersimi çalışmıştım ama soru çalışmadığım yerden geldi: AKROTHİRİ
Akrothiri'ye bireysel gitmenin yaratacığı zaman kaybı Santorinin keyfini tam
olarak çıkaramama neden olabilirdi bu yüzden bu seferlik bireysel gezmekten
vazgeçip sürüye katıldım ve kara turu satın aldım.
Santorini'yi
bireysel gezmek isyenler tender botlarla teleferiğin bulunduğu iskeleye
çıkarılırken biz tur satın alanlar biraz daha uzak mesafede olan ama tur
otobüslerinin inebildiği tek iskele olan bir diğer iskeleye çıkıyoruz.
İskeleden
Santorini'ye ulaşmanın üç yolu var. 1. Yaklaşık 580 basamağı tırmanmak, eğer
bunu yaparsanız Santoriniyi gezecek haliniz kalmaz, 2. 5 € karşılığı bu 580
basamağı katırlarla tırmanmak; bu yolu seçerseniz bir hafta sünnet çocuğu gibi
yürürsünüz, 3. 5 € verip teleferiğe binerseniz 2 dakika içinde kent merkezi
Fira da olursunuz.
Biz
tur otobüsümüzün koltuklarına yerleşip dar ve virajlı bir yoldan tırmanıp
adanın düzlüğüne çıkıyoruz. Rotamız adanın güney ucundaki antik kazı alanı
AKROTHİRİ: Akrothiri MÖ 1600 lü yıllarda kurulan bir Minos şehri. MÖ 1500
yılındaki yanardağ patlamasının ardından kent lav ve kül tabakasının altında
kalıyor. Minoslular patlama öncesi meydana gelen sarsıntıları dikkate alıp kenti
terkediyorlar, patlama sonucu oluşan 20 metre kalınlığındaki lav ve kül tabakası
kenti kaplayıp o günün kentini günümüze ulaştırıyor. Kentin bulunuşu da ilginç.
Suveyş kanalının yapımı sırasında Fransızlar izolasyon sorunu ile
karşılaşıyorlar. Yunanlılar da izolasyon için Ponza taşını öneriyor. Fransızlar
adada ponza taşı çıkarırken bu kenti keşfediyorlar, kazılar başlıyor ve halen
AB desteği ile sürüyor. Kentin su sistemini, kanalizasyon sistemini,
depremlerle başedebilmek adına bugün fosilleşmiş ağaç kalaslardan oluşan kolon
ve kirişleri, üç katlı evleri, basamak sistemini kullandıklarını, zeytinyağı ve
şarap ,için kullandıkları küpleri, fosilleşmiş ağaçtan karyolaları, fiskos
sehpalarını görebilirsiniz. Karyolaların ve evlerin küçüklüğünden bu halkın boy
ortalamasının 140 cm
civarında olduğu düşünülüyor, bunun nedeni de içme suyunu getirdikleri kurşun
borular nedeniyle kurşun zehirlenmesi olabileceği düşünülüyor. Bizim
ülkemizdekilerden ve Pompei'den sonra gördüğüm en etkileyici antik kentlerden
biriydi.
Akrothiri
sonrası kısa bir içecek molasından sonra bu kez adayı panaromik olarak
görebileceğimiz 500 metre
rakımlı İlyas Peygamber Tepesi. ( Profitis İlias tepesi )
Anlatıldığına
göre denizlerde yaşayan kendisi de balıkçılıkla geçinen, denizcilerin koruyucusu
İlyas Peygamber yaşlanıp yorulunca balıkçılığı bırakıp denizi ve balıkçılığı
unutacağı bir yerde yaşlılığını geçirmeyi düşünür. Bu yeri bulmak içinde
genelde liman kentlerinde yaşayanların bildiği bir müzik aletini laternayı
yanına alır ve konaklayacağı yeri aramaya başlar. Her gittiği yerde laternayı
çalar ve bu aletin ismini sorar, en son bu tepeye geldiğinde rastladığı çobana da
laternasını çalar ve çobana bunun ne olduğunu sorar, çoban bilemeyince de
denizden ve balıkçılıktan yeteri kadar uzaklaştığına kanaat getirip buraya
yerleşir. Bu rüzgarlı tepede fotoğraf molası verip uzaktan kuzey güney
şeridinde uzanan siyah volkanik kumsallı plajları gördükten sonra adanın en
kuzeyindeki Oia' ya yöneliyoruz.
Oia,
daha önce bahsettiğim gibi adanın Fira gibi kinci yerleşim merkezi. 1956 daki
depremle tamamen yıkılınca terk ediliyor, daha sonra bohem yaşamı seven
sanatçıların burada terk edilen evlere yerleşmeleri ve burayı yeniden
şekillendirmeleri sonucunda turistik bir değer kazanıyor, öyle ki buranın fotoğrafları
ve resimleri Yunanistan turizminin tanıtımında ana öğe olarak
kullanılıyor: Oia'nın en etkileyici
bölümü kaleye giden dar sokaklar ve bu bölgede uçuruma yapılmış beyaz badanalı
kübik evleri ve mavi kubbeli kiliseleri. Ayrıca bu bölgeye has iki şarabı ve
fıstığı meşhur. Ha bir de günbatımı. Günbatımı zamanı kafelerde, sokaklarda,
kaldırım kenarlarında yer bulmanız çok zor, güneşin batışını gören herhangi bir
yere konuşlanacaksınız, kimisi şarabını yudumlayarak, kimisi fotoğraf çekerek
alkışlarla güneşi batıracaksınız ama biz bugün güneşi Oia' da değil de Fira'da
batıracağız. Onun için fotoğraflarımızı çekip, daracık sokaklardaki dükkanlarda
alışverişimiz yapıp, Oia manzarası eşliğinde elmalı pie ve cappucino ile
dinlenme molamızı verdikten sonra gün batımını yakalamak üzere Fira'ya doğru
yola çıkıyoruz.
Firaya
geldiğimizde otoparkta şöförümüz ve yerel rehberimizle vedalaşıp 1956 daki
depremde yıkılmayıp ayakta kalan Atlantis otelin yanından sağa dönüp Teleferik
istasyonuna doğru " Altın Yol" dan ilerliyoruz. Gözümüz batmaya
hazırlanan güneşte.Yol kenarına dizlmiş kalabalık arasında kendimize yer açıp
güneşin karşıki adanın üzerinden batmasını bekliyoruz ve 19.25 te alkışlarla
güneşi batırıyoruz. Mavi aydınlıkta Fira'nın daracık sokaklarında denize 300 metreden
bakan beyaz badanalı evlerini, barlarını, restoranlarını fotoğraflıyoruz.
Teleferik
istasyonuna geldiğimizde uzun bir sıra bizi bekliyor. 6 kişilik altışar
vagondan oluşan teleferikle iki dakikada iskeleye inip, çalkantılı bir denizde
tender botla gemimize ulaşıyoruz. Hareket saat 22.00 de ve bizi dalgalı bir
deniz ve sallantılı bir yolculuk bekliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder