17 Haziran 2024 Pazartesi

KAFKASLARIN ÇATISINA YOLCULUK: MESTİA SVANETİ

 

KAFKASLARIN ÇATISINA YOLCULUK:


MESTİA SVANETİ

1983 -87 yılları arasında zorunlu hizmetimi Kars’ın Susuz ilçesi Yolboyu / Uzunzaim köyünde yaptım. Sağlık ocağımın lojmanının kapısı o zamanlar bir sonsuzluğa açılırdı. Kapımın önündeki kayın ağacının gölgesine sandalyemi atar, saatlerce sonsuz çayırların sonsuz gökyüzü ile birleştiği ufuk çizgisine bakardım. Kış aylarının yavaş yavaş bitmeye başladığı mart ve nisan aylarında da kış güneşi bedenimi ısıtırken yüzümü doğuya döner görüşün net olduğu açık havalarda çok uzaklardaki başı karlı, dorukları çatallı dağları seyretmek en büyük keyfimdi. Aklımda bir gün o dağlara gitmek vardı hep. Kaf dağlarına, Kafkas dağlarına…

Bu dileğim bu yıl vücut buldu. İzmir’den 6 kişi ile Trabzon’a uçtuk. Ertesi gün bizi Trabzon’dan alan aracımız ve şoförümüzle birlikte Rize’ye hareket ettik. Rize’den de Ankara’dan gelen iki profesyonel kadın dağcı arkadaşımızı alıp Batum’a yola çıktık. Hafta sonu olması nedeniyle tenha olan Sarp sınır kapısından hızlıca geçip diğer tarafta bizi bekleyen yerel rehberimiz Sofiko ile buluştuk.

Kısa bir tanışmadan sonra Batum’a doğru yola çıktık. Gün henüz batmadan Batum’ ulaşıp, görülmesi gereken yerleri, Ali ve Nino heykeli, Alfabe kulesi, Çaça Çeşmesi, Poseidon heykeli ve tiyatro binası, Altın post heykeli, astronomik saat, Avrupa meydanı ve Marco meydanını gezdikten sonra bir Gürcü restoranında yerel yemeklerini ve armut gazozunu deneyimledik.

Ertesi sabah kahvaltı sonrası hemen yola çıktık. Bugün için uzun bir yolculuk bizi bekliyordu. Çakvi, Kobulet, Poti ve Senaki üzerinden yaklaşık üç saatlik bir yolculukla Samegreto eyaletinin başkenti Zugdidi şehrine vardık. Burada Dadiani Sarayı ve şehir gezisinin ardından Zugdidi ovasının çay bahçeleri arasından Kafkas dağlarına doğru yaklaşık dört saat sürecek ikinci yolculuğumuza başladık. Yol üzerindeki bir şelalede fotoğraf ve serinleme molası verip daha sonra bir saatlik mesafedeki baraj gölü manzaralı kır lokantasında Hacapuri ve armut gazozu eşliğinde öğle yemeğimizi yedik. Yemek sonrası uygun fotoğraf molaları vererek akşam saatlerinde 1400 m yükseklikteki en yenisi 500 yıllık Svan Kulelerinin bulunduğu ve Kafkas dağlarının çepeçevre sardığı Svaneti kasabasına vardık.









Masallardaki Anka kuşunun küllerinden doğduğu, insanlığın yaşam kaynağı Kafkasya'nın en yüksek 10 zirvesinden 5 zirvenin çepeçevre sardığı Gürcistan’ın Svaneti bölgesinde yer alan Mestia kasabası bir düşler diyarı.






8 saatlik yol yorgunluğu ile Mestia’nın kalbindeki otelimize yerleşip, akşam yemeğini de aldıktan sonra bir çay keyfiyle yorgunluğumuzu atıyoruz.

Mestia’da ikinci günümüzde programımızda Zuruldi Dağı var. Normalde 2350 m. deki zirvesine teleferikle çıkıp buradaki seyir terasından 360 derece panorama veren Kafkas dağlarının ve yükseltileri 5000 m’ye varan ve üzerinde olan 5 zirvenin, vadinin, buzulun, yaylanın görülmesi idi. Ancak 2018 de meydana gelen teleferik kazası nedeniyle kapalı olan halen beklenen parça gelmediği için çalışmayan teleferik yerine Hatsvalki teleferik hattı üzerinden güzel bir karayolu ile aracımızla Zuruldi teleferik istasyonuna 1800 m’ye çıkıyoruz. Bundan sonra bizi 1,5 saat sürecek bir dağ yürüyüşü bekliyor. Antrenmansızlığın verdiği – son altı ayda yaşadığım dar kanal ve meralgia parestetika nedeniyle düz yolda bile 100 m yürüyemiyordum bu nedenle tamamen antrenmansızdım.- hamlıkla sürünerek de olsa seyir terasına varıyorum. Gerçekten çektiğim ıstıraba değermiş. Kendimi tam anlamıyla Kafkasların çatısında hissediyorum. Tam karşımda Avrupa’nın tırmanması en zor dağı iki zirveli Ushba göz hizamda. Bakışıyoruz, tırmanış boyunca beni yalnız bırakmadığı ve destek verdiği için sessizce teşekkür ediyorum. Manzaranın tadını çıkarıp, dinlendikten sonra inişe geçiyoruz. Ushba’nın bizi izleyen bakışları altında iniş daha rahat geçiyor. Otelimize geçip duşumuzu alıyoruz. Yeni demlenmiş Rize çayı ile yorgunluğumuzu atıp bu kez Svan kulelerini ve Svaneti’yi keşfetmek için Mestia’nın dar sokaklarında kayboluyoruz.






***

Dağ havası ile sabah erkenden uyanıyoruz. Bugün 100 m. deki Mestia’dan 3430 m. yükseltili Dalagor Uçurumu ve 4370 m. zirveli Chaniti dağının eteklerindeki Chaladi vadisi ve buzulu var rotamızda. Lavlaadash köyü üzerinden Mestiachala deresi üzerindeki ahşap asma köprüden geçerek başlıyor yolculuğumuz. Asma köprüden sonra ormana giriyoruz, ladin ağaçları ve çam ağaçlarının oluşturduğu rahat bir patikada ilerliyoruz. Bir süre sonra yolumuz coşkun akan nehir ile kesişiyor ve nehir kenarından tırmanmaya devam ediyoruz. Belli bir yükseltide Ladin ve çam ağaçlarının yerini alan makiliklerin hâkim olduğu bir düzlüğe geliyoruz. Chaladi buzulu tam karşımda. Nefesim tükendi yine. Sofiko’ya oyunbozanlık yapıyorum “ ben burada kalayım” diye. İzin vermiyor, “ sensiz olmaz”  diyor, 15 dakika soluklanıp yola devam ediyoruz. Bu kez devasa kayaların üzerinde keçi gibi sekerek ya da eriyen buzulların oluşturduğu derelerden kurbağa gibi sıçrayarak buzulun kenarına geliyoruz. Buzulun eteği çökmüş ve yaklaşık 30 m.lik bir buzul duvarı karşımızda duruyor. Bu çökmeyle beraber buradaki buzul mağarası da yok olmuş. Terleyen giysilerimizi kuruları ile değiştiriyoruz ayaklarımızı buzul nehrinin uyuşturan suyunda dinlendiriyoruz. Dönüş zamanı. Aynı yolu yine hoplaya zıplaya iniyoruz. Asma köprünün başındaki kafede soluklanıp bira keyfiyle günü tamamlıyoruz. Dönüş yolunda Sofiko bizi bir maden suyu kaynağına götürüyor, mataralarımızı maden suyu ile doldurup otelimize dönüyoruz.










Duşumuzu alıp dinlendikten sonra otelimizin bahçesine iniyoruz. Akşam serinliği çökmek üzere. Mestia; bu saatlerde tipik bir Doğu Anadolu kasabası / köyü gibi. Saat 19.30 gibi Mestia’nın bir ucundan giren inekler salına salına Mestia’nın ana caddesinde piyasa yapıyor, her biri kendi sokağına ya da bahçesine geldiğinde içeri giriyor eğer bahçe kapısı kapalı ise böğürerek sahibine geldiğini haber veriyor. İneklerin piyasa saati sonrasında akşamın ilerleyen saatlerinde biz de piyasamızı yapıp yataklarımıza dönüyoruz.

***

Bugünkü rotanın en güzel ve en zorlu rota olduğunu programdan biliyordum ama beni bu kadar zorlayacağını tahmin etmemiştim. Yüksek irtifada nefes almanın ne kadar zor olduğunu yaşayarak öğrendim. 2500 m.’den sonra 10 adım atabiliyordum. Sonra tazı gibi soluyor, soluklanıyor aynı sahneyi 10 adımda bir yaşıyordum. Üç kez vazgeçme noktasına geldim ama azmettim.

Kahvaltı sonrası iki 4x4 araca bölündük. 1800 m.ye kadar offroad yaparak araçlarla çıktık. Belli bir noktada Ushba’nın zirvelerinin gölgesinde araçlardan indik ve tırmanmaya başladık. Hedefimiz 2740 m.deki Koruldi buzul gölleri. Özellikle 2500 m. den sonra çok zorlandım. Ama başardım. Buzul göllerinin olduğu zirveye vardığımda Ushba, Chatani, Dalakaro zirveleri sağ yanımızda Tetnuldi ve Banguriani zirveleri tam karşımdaydı. Alpin çayırlara uzanıp 15 – 20 dakika dinlendim. Manzaranın, Kafkasların çatısında olmanın hazzını yaşadım. Vazgeçmeyip devam ettiğim için kendime teşekkür ettim.













Koruldi buzul göllerinden en büyüğü henüz çözülmemişti. Haliyle o ünlü yansıma fotoğraflarını alamadım. Diğer iki küçük göle yöneldik. Birisi sudaki demir minerali nedeniyle kırmızı göl olarak geçiyordu ve onun çözülmemiş kısmı pas rengindeydi. Manzarayı iyice içimize sindirip fotoğraflarla da ölümsüzleştirdikten sonra inişe geçiyoruz. Bu kez iniş de dar ve kuru toprak sırt patikası olması nedeniyle tırmanışımız kadar zorlu oldu. 4x4 lerle dönüş yolunda seyir terasından Mestia’yı kuşbakışı seyrediyoruz.




Otelimize yorgun ve mutlu bir gezgin olarak dönüyoruz.

***

Bugün Mestia’da son günümüz. Kahvaltı sonrası minibüs/station karışımı 7 kişilik 4x4 Ford aracımızla 45 km mesafedeki Ushguli Köyüne gideceğiz. Mestia’dan çıktıktan sonra bir vadinin içinde, beton yol üzerinde ine çıka kıvrılarak gidiyoruz. Bir süre sonra beton yol bitiyor ve toprak dağ yoluna giriyoruz. Sarsıla sarsıla ilerlerken bir yerde görevliler durduruyor. Geçen haftaki şiddetli yağış sonrası oluşan heyelan nedeniyle yolun bir kısmı çökmüş. İş makineleri yol açmaya çalışıyor. Aşağıda coşkulu bir dere çılgınca akmakta. Yarım saatlik bir bekleyişten sonra ekipler kontrollü olarak yolu açıyorlar. Yaklaşık 15 dakikalık yolculuktan sonra Avrupa’nın en yüksek irtifadaki yaşam merkezi olan Usghuli köyünün Svan kuleleri karşılıyor. Kısa bir fotoğraf molası sonrası köy gezisini dönüşe bırakarak Shkhara Dağı ve buzulu yürüyüşü için yola devam ediyoruz. Araçların gidebildiği son noktadan sonra yüzlerce ve rengârenk endemik çiçek/ bitki örtüsü arasındaki patikadan buzula doğru yürüyüşe geçiyoruz. Nispeten rahat bir yürüyüşten sonra buzulun eteklerine ulaşıyoruz. Shkhara Buzulu tüm azametiyle karşımızda. Shkhara’nın zirvesi ile karabulutlarla sarılmış durumda.





Havanın bozacağını öngörüp dönüşe geçiyoruz. Dönüş yolunda Ushguli köyünün girişinde Tamara Kilisesini ziyaret edip köyün dar sokaklarında Ushguli evlerini, kulelerini, şapellerini, köprülerini izleyerek aracımızla buluşuyoruz. Araca binmemizle birlikte beklenen yağmur geliyor.










Yol üzerinde Aşk Kulesini ziyaret edip öyküsünü dinliyoruz. Rehberimiz Sofiko bir sürpriz yapıp Mestia’ya girmeden yol üzerindeki başka bir göle götürüyor bizi. Burası özel mülkiyetmiş, yaz aylarında bu arazide festivaller düzenleniyormuş. Gerçekten masallardan çıkmış gibi bir yerdi.



Bu gece Mestia’da son gecemiz. Yemek sonrası ev sahibimiz Ritur’un sahibi Köksal bey’e ve otel çalışanlarına teşekkür ediyoruz. Yarın sabah erken yola çıkıp uzun bir yolculuktan sonra Batum’a varacağız. Eğer zaman uygun olursa Batum’da bir dondurma molası, Sofiko ile vedalaşma, Sarp sınır kapsından geçiş ve ver elini Trabzon. Bir macera daha bitecek ve benim “ Ölmeden önce yapılacak yüz şey “ listemden birini daha gerçekleştirmiş olacağım.

Yazı ve Fotoğraflar:

Mehmet Cengiz TÜMER

Haziran 2024

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder