6 Ekim 2009 Salı






Fransız Rivierası: Cote d’Azur

Yazının başlığı Güney Fransa’nın tatil beldelerini anlatmak için kullanılan sözcüklerden oluşmaktadır. Ancak teknik olarak hatalıdır. Cote d’Azur Riviera; İtalya sınırından başlayıp La Napoule (Cannes’ ı biraz geçince) ‘e kadar uzanan sahil şeridine verdikleri genel isimdir. Marseilles, Toulon, St. Tropez ise Cote d’Azur Provence adı altında toplanan diğer bölgelerdedirler. Bu sıkıcı ayrıntıdan sonra bizim yaz vakti oralarda ne işimiz vardı anlatayım.

Yazları, deniz güneş kum için genellikle Antalya veya Ege Bölgesinde turistik tesislere gidilir. Rezervasyonlarınızı geç yaparsanız, 7 gün için epeyce bir harcama yapar, üzerine de sezonun en pahalı uçak biletlerini satın alırsınız. Ortaya da pek hesaplı olmayan bir yaz tatili bütçesi çıkar. Bu yıl başında (2009) okuduğum THY-Air France işbirliği adlı haberle Ocak ayından itibaren İst-Nice uçuşlarını takip etmeye başladım. Okulların tatiline uygun sezon olan haziran sonu temmuz başları arasında yurtiçi tatile yakın bütçelerle yine denizli kumlu bir tatili çıkartabilir miyim düşüncemin gerçekliğini hararetle araştırdım.




Çocuklu bir aile için 10 günlük bir tatili en yüksek dönemde en revaçta bölgelerde planlamak çok kolay değil elbette. Konu üç aşamalı: Ulaşım, konaklama, yemek. Ocak ayından Mayıs’a dek THY uçuşlarını takip ettim ve yaptığım rezervasyonlardan en ekonomiği olan kişi başı 600 TL’yi kabullenmek zorunda kaldım. Aslında Milano üzerinden de trenle Güney Fransa hattını gezebilir, istediğiniz yerde konaklayabilirsiniz, ancak Milano biletleri THY’de daha da pahalıydı. MyAir ise aktarmalı gece uçuşları yapıyor Milano’ya, ki bu da bir gece boşa konaklama masrafı ile ekonomik olma pozisyonunu kaybettiriyor.

Konaklama için en büyük avantaj ise holiday-rentals.co.uk adlı websitesini fark etmem olmuştu. Bu sitede tüm Avrupa için mobilyalı kiralık daire ilanları var. İlan verenler ile kolay iletişim sağlayan mail bağlantıları ve isterseniz cep telefonu ile direkt temas mümkün. Evlerin konumlarını google earth ten tam olarak hatta nokta atışı ile inceledim. Sonuçta Cannes’da La Croisette Bulvarına ilk paralelde 35 m2 lik bir daireyi haftalık 330 Euro’ya kiraladım. Ev sahibesi ile mailleşerek anlaştık. Evin adresi, binanın dışı, dairenin içi, tüm tarifler ve fotoğraflar ile iyice etüd edildi. 35m2 küçük görünebilir ancak klasik bir otel odası bazen çok daha küçük olabiliyor. Bu yüzden ebat bizim çok cazipti. Cannes restaurantları ile ilgili de web’i biraz kurcalayınca her bütçeye uygun her mutfağın yemeklerini bulmanın mümkün olduğunu da öğrenmiş oldum. Zaten evimizde oldukça donanımlı olan mutfağımızın beslenme konusunda bazı avantajlar sağlayacağına da emindik. San Remo’dan Marseilles’ya kadar olan şehirleri gezebilmek için tren kullanacaktık. TGV nin bilet fiyatları da müthiş uygundu. Eh artık 7 günlük her şey dahil Antalya bütçesini kurtarmıştım ve rahatlıkla Güney Fransa tatili yapabilirdik.








Gezi programımız 7 gün Cannes, 3 gün Nice konaklama ile oluşuyordu. Bu 10 günlük süre içinde aynı planladığımız gibi; Cannes, Nice, Monaco, Monte Carlo, Antibes, Marseilles, San Remo, St. Honorat adası ve Menton’u gezip bol bol denize girdik. Gezemediğimiz çok da nokta kaldı. Bu bölge; keşfetmeye çok uygun harika noktalar bulunduruyor. Bu yazımda ise aynı başladığım gibi genel özellikler, şehirlerin birbirleri ile kıyaslanması ve faydalı olacağını düşündüğüm ipuçlarından bahsedeceğim.

Dış Ulaşım: Güney Fransa’da nereye giderseniz gidin öncelikle İstanbul’dan Nice’e gitmek zorundasınız. Şimdilik başka uygun uçuş yok. Alternatifleriniz İstanbul-Milano ve tren veya İstanbul-Lyon ve tren. Her iki alternatif de epey pahalı çözümler.

İç Ulaşım: Nice’e ulaştıysanız artık rahatsınız. Bütün güney sizin demektir. Avrupa’nın en ucuz tren, otobüs, tramvay ve helikopter fiyatları bu bölgede. Hele toplum görevi, iyi vatandaş filan gibi stres unsurlarını atarsanız üzerinizden az önce saydıklarımdan helikopter hariç hepsine biletsiz binebilirsiniz. Biletsiz bindiğim trende biletimi tren içinde nasıl satın alabilirim diye sorduğum Fransız genç bana “bilet kontrolü olmadığına göre bilet almaya da gerek yok bu trenlerde” cevabını vermişti.
TGV’ye ait trenler ile San Remo’dan Marseilles’ya kadar olan tüm şehirlere rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Trenler sık, rahat, rotaları iyi anlaşılır ve genellikle saatinde çalışıyorlar. Bilet satın almak için makineleri kullanmak daha kolay olabilir. Ayrıca uzun menzilli bilet satın alacaksanız TGV nin webini kullanarak evinizden alışveriş yapabilirsiniz. Marseilles-Nice ve Cannes-San Remo biletlerini İstanbul’dan satın almıştım. Otobüslere gelirsek eğer; havaalanından en yakın tren istasyonuna ya da havaalanından Nice şehir merkezine ulaşım için kullanabiliriz. Bunların dışında otobüs tavsiye edemem. İki sebebi var: İlki; sahil yolu çok tıkalı ve yavaş giden bir yol, özellikle bizim gittiğimiz mevsimde. İkincisi, sahilden gitmeyen otobüsler tren hattının da oldukça kuzeyinde şehir otoyol bağlantılarına yakın yerlerde yolcu bırakıyorlar. Tekrar bir vasıta ya da taksiye binmeniz gerekir. Taksi ise hiç binmediğimiz ama fiyatlarının oldukça yüksek olduğunu duyduğum araçlar. Örneğin Nice Monaco arası taksiyle 70 USD, helikopterle 65 USD. Tramvay her kentte bulunmuyor, ancak Nice’te güzel çalışan bir hat var. Tek hat üzerinde şehir içi ulaşımda büyük kolaylık sağlıyor.

Plaj: Güney sahillerinin her yerinde denize girebilirsiniz. Tüm kentlerde özel ve halk plajları ayrı ayrı mevcut. Cannes’da plaj, kum ve her zaman çok temiz. Her gece özel makinelerle temizleniyor. Kum düzleniyor ve sabah erken gelirseniz ilk sizin ayak izleriniz çıkıyor. Nice’ten San Remo’ya dek Riviera’nın kalanı taş plaj. Kum sevmeyenler için ideal. Taşlar yuvarlak ve doğal çakıl. Fakat temiz değil. Promenade Nice plajı cam kırıkları dolu. Taşın içine girdiği için kırıkların temizlenmesi de çok güç. Ayrıca Cannes’da plajlarda sigara izmariti ve çöp hiç yok fakat Nice’te durum tam tersine. Menton ve Antibes için de taş plaj diyebiliriz. San Remo da plaj tekrar kum oluyor. Tabii daha mütevazi bir yerleşim noktası. Kum ve taş ayrımı dışında plajların bir ortak özelliği var. Hemen hepsi yoğun yerleşim bölgelerinin önünde bulunuyor. Cannes’da evimizden çıkıp 70-80 metre yürüyerek plaja ulaşıyorduk. Halkın iç içe olduğu günlük doğal yaşamı plajlarla birleştirmişler. Denizler de çok temiz. Bütün evlerde WC arkalarında dahi arıtma makinesi var. Tüm atıklar daha evinizde zorunlu olarak arıtılıyor. Çevre bilinci böyle bir şey işte. Plajlarda genel olarak çıplaklık yok diyebilirim. Özel kullanım için özel plajlar elbette mevcut ama özellikle bu tip bir şey aramıyorsanız oldukça neşeli ve ölçülü bir deniz günü yaşayabilirsiniz halk plajlarında. Deniz için Cannes plajlarını diğerlerinin çok üzerinde buldum, genel olarak çok zevkli ve temiz.





Gezi ve Turizm: Tüm güney Fransız kentlerinde petite Train kurulu ve kullanıma hazır durumda. Kişi başı 5-7 euro arası bir bedel ödeyerek 1 saate yakın gezebilirsiniz. İsterseniz bazı duraklarda inip bir sonraki tren gelene dek keşif yürüyüşleri yapabilirsiniz. Kozmopolit yapısı, köpekli sokak dilencileri, abnormal insanları ile Nice bize çok itici geldi. Bekarlar için sorun olmayabilir belki ama çocuklu aile için gece gezmeleri ve her sokağa girip çıkmak biraz ürkütücü. Avrupa’nın çok yerinden çok farklı insan Nice’e gelmiş. Her çeşit insan var denir ya, her çeşit turist var. Polis de çok ama yine de güvensiz bir hal var. Cannes için yine tam tersini söyleyeceğim. Alkolün su gibi aktığı barlar caddesinde dahi en küçük bir taşkınlık ya da olaya şahit olmadık. Sokaklarda itici gelecek insanlar yok. Görünümü faul olanları da Polis çevirip kimlik filan sorarak taciz ediyor. Hiçbir rahatsızlık yaşamadan rahat tatil için Cannes en avantajlı konumda. Marseilles daha büyük bir kent havasında. Şehir içinde tek plajı var. Çok güzel küçük bir koy. Ama bunun dışında şehir dışında plajları, adaları olan fantastik bir kent. Kuzey Afrikalı, özellikle Tunus’lu çok Marseilles’yada. Sokaklarda yürürken bazen 70 li yılların Mahmutpaşa’sı ve Eminönü arka sokakları gözümün önüne geldi. Arap, zenci, sarıklı garip adamların diyarı gibiydi.
Monaco ve Monte-Carlo elit halkı, zengin şehri ve bakımlı parklarıyla komşularından çok farklı bir çizgiye sahip. Katedral, Saray, Formula parkuru, okyanus müzesi Monaco’nun gezilecek noktaları. Monte-Carlo’nun meşhur kumarhaneleri ve müthiş yeşil bahçeleri de ilgiyi artıran özellikler.






Antibes falez gibi kayalıkların üzerinde bir kale içinde kurulmuş eski bir yaşam merkezi. Civar plajları bakir ve çok hoş. Şehir ise “old town” adıyla anılabilecek çok güzel Akdeniz kasabası havasında. İtalya sınırında bulunan Menton, iki ülkenin karşımı gibi. Monaco’ya yakın olması en büyük avantajı. Çok kısa sürede Grand Prix’ye ulaşmak mümkün. Formulacıların rağbeti yüksek Menton’a. San Remo’ya gelirsek eğer tam bir İtalyan kasabası. Tipik insanlar, tipik evler. Güzel restaurantlar. Sokak tipi cafeler. Dar ara sokaklar. Antakya iç mahallesi kadar dar. Başka da bir şey yok. Şehir turu, gezi treni vs. yok. Zaten onlara göre turistik de değil. Biz heveslenmişiz, Romina Power hep oradaymış gibi. Oysa Al Bano bile yoktu.





Sonuç: Tüm sahil şeridinde Akdeniz kasabası havasını bizim ülkemizden çok çok farklı yaşıyorlar. Temizlik ve çevrecilik ana prensip olmuş. Bu sayede sosyalleşerek, barlarda tanışarak, beach-volley oynayarak, denize girerek, güneşlenerek tatil yapıyor Avrupa’lı. Bizim çok daha ucuza sağladığımız her şey dahil otellere kapanmaktansa bu tip tatilleri tercih ediyorlar. Düşünün İzmir Karşıyaka sahilden denize girilse, veya Caddebostan’dan Bostancı’ya dek plaj olsa ve kullanılsa. Avrupa’nın paralı turisti akın akın gelir, tüm bu bölgelerde turizmden kaynaklanan müthiş istihdam ve iş alanı doğardı.




NedeN: Bu yazıyı yazdım, çünkü bizim için sezonun en yüksek döneminde bu tip bir tatil ancak hayal olurdu. Oysa artık araştırma devrinde yaşıyoruz. Bir merkez tutup orada ev kiralamak da çok beğendiğimiz güzel bir çözüm oldu. Yakınlara trenle ulaşmak, market ve fırınlardan tatlı pasta vs. yi satın alıp evde çayla birlikte yemek, pencereden gece showlarını seyretmek çok zevkli oldu. Bunca zamandır yaptığımız geziler arasında belki de en ekonomik olanı buydu.
Tatil için, yaşam kültürünü yakından tanımak için, zevk için Fransız Riviera’sını şiddetle tavsiye ederim.
Saygılarımla,
Bülent Tercümanoğlu

NOT: Yukarıda adı geçen kentleri ayrı birer başlık altında detaylı yazacağım, fırsat bulunca.

3 yorum:

  1. çok keyifli çok detaylı ve insanı özendiren bir yazı olmuş. Dil sorunu çözünce çok güzel bir gezi alternatifi olacak. Verdiğin siteden bakayım Bolzano'da kiralık ev var mı? :-)

    YanıtlaSil
  2. Ben, böyle bir organizasyon yeteneğine şapka çıkartırım.

    YanıtlaSil
  3. Yolunuz istanbula düşerse sizi beylikdüzündeki tesislerimizde ağırlamak isteriz,belki fimamız hakkındada değerli blogunuzda bir şeyler yazarsınız. Saygılar efendim.



    günlük kiralık daireler

    günlük ev fiyatları

    günlük kiralık daireler iletişim

    YanıtlaSil