15 Şubat 2010 Pazartesi

SAN REMO - KAYIP ÇOCUK







SAN REMO - KAYIP ÇOCUK
İtalya’da dünyanın en güçlü krallıklarından birinin kurulmuş olmasından mıdır, yoksa tarih ve kültürlerini korumaya meraklarından mıdır bilinmez, birçok İtalyan kentine turizm için zevkle gidilebilir. Biz de mümkün olan her gezimizde bir İtalyan kentine ayak basmayı adet edindik. İşte bu alışkanlıkla 2009 yazında hazır güney Fransa’yı turlarken sınırın az ötesindeki San Remo’ya uğramayı daha Türkiye’den yola çıkarken kararlaştırmıştık.

San Remo benim aklımda Romina Power & Al Bano çiftinin Feliçita’sıyla kazandığı şarkı yarışmasıyla aklımda kalmıştı. San Remo’dan çıkan sanatçıların 80 li yıllarda Çeşme de şarkı söylemeleri neredeyse bir klasik olmuştu. Gençliğimde adını çok duyduğumdan San Remo benim aklımda önemli bir yer olarak kalmıştı. Oysa göründüğü gibi değilmiş.

Nice tren istasyonundan her sabah ve akşam San Remo’ya dek aktarmasız giden Milano treni ile bir yaz sabahı yola çıktık. Kişi başı 15 euro tek yön bilet fiyatı bu bölge için biraz yüksek sayılır. Dönüşte ise tek aktarma ile Nice’e kişi başı 5 euro ödeyerek geri geldik. Fransa ve İtalya arasında ki sınır kasabası Ventimiglia, tren yolcularının aktarma durağıymış. Her iki ülkenin trenleri bu durağa kadar gelip burada yolcularını diğer trene veriyorlar. Bu bilgiyle yolumuza devam edelim. Trende Avusturalya’lı bir anne-kız ile kompartımanımızı paylaştık. Uzak coğrafyalardan güzel sohbetlerle 1,5 saat nasıl geçti anlamadık.

San Remo tren istasyonu şehrin altında metro durağı gibi kurulmuş. Kullanılan malzemeler, güçlü havalandırma, bilgilendirme monitörleri, yürüyen bantların uzunluğu ile esaslı bir havaalanı görüntüsünde bu durak. İstasyondan yeryüzüne çıkıp sokaklara dalarak limana ve plaj bölgesine ulaşmamız 10 dakikamızı aldı. Biraz etrafa bakınmamızla şehrin sadece görebildiğimiz kadarıyla sınırlı olduğunu gördük. 60,000 nüfuslu bu kent kasaba üç unsuruyla uluslararası üne sahip olmuş. Çiçekleri, şarkı yarışması ve Casino’su. Şehirde caddelerinde ve ara sokaklarında gezerken “San Remo’da görülecek 10 yer” tabelaları gözünüze çarpıyor. Bunların içinde diğer İtalyan kentleri ile karşılaştırıldığında önemli olarak sayabileceğim San Siro meydanı, San Siro Katedrali ve Torre della Ciapela kulesi var. San Siro meydanına bakan binalarda pencerelere asılı çarşaflar, tarihi korumakla adlandıramayacağım boyasız ve sıvası dökülen binalar bu meydanı benim için ilginç kılmıştı. Katedral ise 12.yy da inşa edilmiş, gelecek yüzyıllarda ise restorasyon çabaları çok sonuç vermemiş ki 1753 te katedralin saat kulesi yıkılmış. Torre della Ciapela ise 1 metreye yakın kalınlıkta duvarlarla inşa edilmesi açısından enteresan bulunabilir. Taşları üst üste dizerek kule veya bina yapmak bunu da 4000 yıl önceden kalan metodlarla (mısır piramitleri) gerçekleştirmenin iki sebebi olabilirdi: Sınırlı yapı bilgisi ya da “birileri gelip yıkacak” korkusu.

San Remo’nun görülecek yerlerini dolaştıktan sonra deniz tarafında yat limanına inerek sahil tarafında bir kafeteryada dondurmalarımızı yedik. Garson kıza şehir gezisi için tren ya da otobüs var mı diye sorduk ama yanıt zaten belliydi. Yok, nereyi gezeceksiniz ki. O anda aklıma San Remo için okuduğum bir gezi yazısı geldi. Yazar en son San Remo’nun en güzel kısmı San Remo’dan geri dönmekmiş diyerek bitirmişti. Ancak ben bu kadar acımasız olmayacağım. Yat limanına komşu, güzel kumlardan oluşan plajı var. Eroi meydanına bağlanan (taş kulenin olduğu meydan) sokaklarda trafiğe kapalı alanlarda harika İtalyan restaurantları var. Lezzetler 10 numara, fiyatlar cazip. İtalyan birası Moretti bulmak da mümkün. Ayrıca bu sokaklarda “işte İtalya’dayım” havasını yakalamanız da çok kolay. Bizim bulunduğumuz gün şehir pazarı kurulmuştu. İstanbul’da sokakları bloke eden Pazar kültürünün aynısı. Kimine göre “aa ne şirin” kimine göre “buradada mı” denir bu pazara.

San Remo’nun bana göre en vurucu ve iyiki gelmişim diyebileceğim yeri ise old town, eski şehri. Ama daha old bir town göremezsiniz, emin olun. Çok dar ve şirin sokaklarda kurulu bitişik nizam bir mahalle burası. Kapı ve pencere önlerinde bulunan tablolar, duvarlara asılı hatıralar, çok dar binalar ve kapıları, karşılıklı binalar arasındaki köprüler, sessizlik ve tenhalığı insanı büyülüyor. Siena, Roma ve ya gezdiğim hiçbir Avrupa ülkesinde bu kadar dar yürüme yolları, karşılıklı birbirine yakın binalar görmedim. Antakya’nın eski mahallesini bilenler varsa hatırlayacaklardır, iki kolunuzu iki yana açtığınızda sokağın karşılıklı duran iki binasına değersiniz. Bu mahallenin yokuş yukarı ve merdivenlerle oluştuğunu da eklersem eğer, acil durum, doğal afet vs. gibi durumlarda ulaşmanın imkansız olduğu anlaşılacaktır.

San Remo ile benim için özdeşleşmiş olan Romina Power’ın kızı 1994 yılında New Orleans’ta kaybolmuştu. Sonrasını bilmediğim için internette biraz araştırdım ama bulunamamış galiba. 1999 da Al Bano ile ayrılmışlar. Romina Power yıllarca kızını aradıktan sonra Budist olmuş. Hikaye böyle bittiyse üzücü. Ben onları stüdyo merdivenlerinden yavaşça inerek üzerlerinde ışık huzmesi ile Feliçita’yı söylerlerken hatırlıyorum hala. San Remo’lu meşhur kimler var bilmiyorum ama Tolstoy son kışını burada geçirmiş. Alfred Nobel ve Sultan 6.Mehmed bu şehirde ölmüşler. Casino’su ise poker oyuncularının kasaya değil, karşılıklı oynayabilmeleri ile meşhur.
Yolunuz düşerse mutlaka eski şehrini görün, küçük İtalyan lokantalarında oturun San Remo’nun.
Bülent Tercümanoğlu

2 yorum:

  1. Sevgili Bülent, bu güzel yazın için teşekkürler.
    2 nisan 5 nisan arasında biz de tepecik gezi topluluğu olarak San Remo'dan başlayan kuzey italya ve güney Fransa turu yapacaktık ancak uçakta problem çıkınca iptal ettik.
    Bu arada biz de 12 - 19 şubat arası Münih üzerinden trenle Bolzano'ya Canburak'ın yanına gittik bir hafta boyunca Bolzano, Verona, Venedik, Milan, Como Gölü yapıp ( Canburak'ın rehberliğinde) yine Münih üzerinden döndük. En kısa zamanda bu gezileri de payalaşacağım
    Sevgiler Selamlar

    YanıtlaSil
  2. Bu 7 günlük turunuza bayıldım gerçekten. Ne güzelmiş. Tamamen kendi üretiminiz sanırım. Kışın da Como bir başka güzeldir herhalde. Ne fotoğraflar vardır sizde. Trenler, duraklar, in-binler, yeni yeni kentler, apayrı özellikler, hem de ailece, ne güzel!. Yazılarınızı, gözlemlerinizi, fotoğraflarınızı merak ve heyecanla bekliyorum.

    YanıtlaSil