SAMOS
Kurban Bayramı
yoğunluğunu atlattıktan sonra biraz dinlenmek biraz da eğlenmek için Samos’a
gitmeye karar veriyoruz.
Samos; Sakız,
Kos, Rodos gibi Türkiye’den kolay ulaşılan adalardan biri. Türkçe'mizde bilinen
adı, Sisam. Samos’a gitmenin iki yolu var.
1.
Eskiden
beri süregelen, klasik Kuşadası – Vathi feribotu ya da,
2.
Geçtiğimiz
üç, dört yıl önce Seferihisar Belediyesi ve Karlovassi Belediyesi araında
turizmi geliştirmek adına imzalanan protokolle Seferihisar / Sığacık Limanı –
Karlovassi feribotu.
İkinci
yol biraz uzun ama liman vergisi olmadığı için daha ucuz. Yol iki saat sürüyor.
Özellikle hafta sonları çok kalabalık olduğu için özellikle Samos / Karlovassi
gümrüğünde işlem çok uzun sürüyor. İki gümrük polisi var ayrıca x-ray cihazı
olmadığı için örnekleme usulü valizleri açtırıp kontrol eden bir gümrük memuru
var. Buna bir de “ adalılık ruhunu” eklerseniz ne demek istediğimi anlarsınız.
Bence en rahatı Çarşamba gidip cumartesi dönmek.
Samos
adası Ege denizinin doğu kısmında yer alan, Anadolu’nun batı kıyısında, Efes
antik Kenti ve Kuşadası İlçemizin karşısında yer almaktadır. Güzelçamlı Dilek
Yarımadası Milli Parkının 4. Koyundan yaklaşık 1300 metre uzaklıktadır. Samos
Ege adaları içinde en yeşil ve en sulak olan adadır. Ege adaları içinde en
yüksek ikinci dağa ( Kerkis Dağı ) sahiptir. Ve bünyesinde şelale barındıran
nadir adalardan biridir. Ada yoğun ve zengin bir floraya sahip. Ayrıca ada
çevresinde monachus monachus olarak anılan yunus balıkları deniz yolculuğunda
bize eşlik ediyor.
Adanın
doğal limanı Vathi’dir. Pisogara limanı ve Karlovasi limanı yapay limandir.
Pisagora limanı Polikrati döneminde MS. 530 yılında inşa edilmiş.
Kısaca
bir tarihçesini de özetleyip bu güzel adayı gezmeye başlayalım.
Adanın
ilk sakinleri Kares ve Lelegesler olup adaya Kiklad uygarlığını getirmişlerdir.
Bunlar sırasıyla Minos ve Miken uygarlıkları izler. M.Ö. 900 lerde Ion’lar
adada görünmeye başlar. M.Ö. 6. yy’da iktidarı zalim Polykrate geçirir ve o
dönemde Samos adası büyük bir büyüme ve gelişme dönemine girer, güçlü bir
donanmaya sahip olur ve Ege Denizinde söz sahibi olur.
Bu
dönemde Darios, M.Ö. 479 yılında ise mimar Samios Mandroklis tarafından
tasarlanan tekneler Avrupa’ya gider. Samoslular bu güçlü donanma ve Yunan deniz
gücünün yardımı ile Mycale Deniz Savaşında Persler’i yenilgiye uğratırlar ve
Samos Atina ittifakının bir üyesi olur.
Roma
İmparatorluğu döneminde özellikle Pisagora’da bir çok Roma yapıları inşa
edilmiş. Devamında Bizans İmparatorluğu adayı etkin Hristiyanlık motiflerine
uygun bir anlayışla yapılaşmaya gitmiş, bu zengin yapılaşma mirası günümüze
kadar gelmiştir.
Bizans
İmparatorluğunun çöküşü ile ada Osmanlı İmparatorluğunun egemenliğine
geçmiştir. 1550 yılında Kılıç Ali Reis’in girişimiyle adaya dışarıdan daha çok
insan getirilmeye başlanmıştır. Adada halka tanınan imtiyazlar ve Müslüman
nüfusun adaya yerleşme yasağı adayı daha çekici hale getirmiş ve Yunanistan’ın
diğer bölgelerinden insanların adaya göçüne yol açmış.
1805
– 1912 yıllarında devrim için hazırlıklar başlamış ve liderliğine Lykurgous Logothetis
getirilerek Osmanlı İmparatorluğuna karşı önce tepkiler daha sonra ayaklanmalar
başlar. Devrim 18 Nisan 1821 de Samos’ta gerçekleşir ve 8 Mayısta ada
Karlovassi’de bağımsızlığını kazanır. 1830 da yabancı güçler Londra Protokolü
ile varılan anlaşma sonucu adanın Yunanistan Toprakları dışında kalmasına karar
verir ve 1912 ye kadar Ada özerk bir yönetim kazanır. Bu dönemde başkent
Vathi’ye taşınır, bayındırlık ve yapılaşma hız kazanır, eğitim sistemi
iyileştirilir, matbaalar açılır, matematik, tarih, edebiyat alanında çalışmalar
hızlanır, ticarette hızlı bir büyüme, deniz taşımacılığı ve sanayide hızlı bir
gelişme yaşanır. Balkan Savaşının başlamasıyla ada halkında bir telaş ve korku hâkim
olur ve Yunanistan’la birleşme arzuları artar. İkinci Dünya Savaşı yıllarında
zorlu yıllar geçirir ve özellikle deri fabrikaları başta olmak üzere sanayi
tesisleri bombalanır. Bugün Karlovassi’de Limandan Yeni Karlovassi’ye giderken
kıyıda gördüğümüz metruk binalar II. Dünya Savaşı bombardımanından geri kalan
binalardır.
Pasaporttan
çıkıp otele ulaşmamız saat 12.30 u buluyor. Bugün öğleden sonramızı Potami
Beach’e ayırıyoruz. Karlovassi limana iki, otelimize dört kilometre mesafede bir
plaj. Önce öğle yemeği için daha önceden bilgisini aldığımız Hippy's Tavern’e
yerleşiyoruz. Denize elli metre mesafede küçük bir yunan evinin bahçesinde,
ağaçlar altında salaş bir restoran. Menümüz tabii ki deniz ürünleri ve adaların
vazgeçemeyeceğimiz birası Mythos.
Potami Plajı
Potami Şapeli
Uzo
akşama… Yemek sonrası plajdaki şezlonglarda biraz dinlenme, kitap okuma molası
ardından deniz. Ne var ki deniz bugün çok dalgalı. Biraz serinledikten sonra
hava biraz serinleyince şelaleyi keşfetmeyi planlıyoruz. Bunun için bizi
yaklaşık bir saatlik orman için bir yürüyüş bekliyor. Yürüyüş sırasında karşı
yönden mayolu, bikinili insanların gelmesine önce şaşırıyoruz sonra da büvette
yüzdüklerine kanaat getiriyoruz. Yaklaşık bir saatlik yürüyüş sonrası patika
bir büvette bitiyor ama görünürde şelale yok. Öğreniyoruz ki bir süre bel
hizası suda yürümek hatta zaman zaman yüzmek gerekiyormuş. Biz deniz
giysilerimizi aracımızda bıraktığımızdan daha fazla devam edemiyoruz ve o deniz
giysili insanların gizemini çözüyoruz.
Potami Şelalesine yürüyüş
Restoran
sahibinin çağırdığı taksi ile Karlovassi’ye otelimize dönüyoruz. ( 8 € ). Akşam
Limandaki Poyraz Restoran’da deniz ürünleri, Uzo ve Yunan müziği bizi bekliyor.
Adada
ikinci günümüz. Bugün araç kiralayıp, tur otobüslerinin çıkamadığı köyleri
keşfedeceğiz, öğleden sonrada Kokari’de öğle yemeğimiz alıp denize gireceğiz.
Kahvaltı sonrası otelimizin resepsiyonunda kiraladığımız aracı teslim alıyoruz.
İlk durağımız Ampelos. Oldukça dar, dik ve virajlı yoldan Micra’mız zorlanarak
da olsa çıkıyor.
Ampelos Köyü
Ampelos denizden 350 metre yüksekten denize bakan bir balkon gibi.
Denize hakim, kapılarının önünde saksı içinde çiçeklerle süslenmiş evlerin
sıralandığı dar sokaklarında dolaşıyoruz. Kilise meydanındaki geleneksel
kahvehanede kahve içme isteğimizi bir sonraki köye erteliyoruz. İstikamet Manolates.
Manolates Köyünden Türkiye kıyıları
Manoletes,
uzun yıllar önce 1600 lü yıllarda kurulmuş Vourlates köyündeki nüfusun artması
sonucu bu köyden ayrılıp 1794 yılında burada yaşamaya başlayan Manolis adlı
kişiden almış adını. Karvounis Dağlarının 340 metre yüksekliğinde kurulu tipik
bir Yunan köyü. Türkiye kıyılarının panoramik manzarasına hakim. 4 km
uzunluğunda dönemeçli asfalt yol Platanakia, Valeontades ve Aydonia gibi
bölgenin en güzel yerlerinden akarsuların ve deniz manzarasının eşliğinde
geçerek köye ulaşıyor. Bu yolun sonunda aracınızı bırakıp köyü gezebileceğiniz
geniş bir park alanı var. Köy meydanında kahve molamızı veriyoruz.
Vourlates
Son
köyümüz Vourlates. 1600 yılında kılıç Ali Reis’in İzmir’in Urla ilçesinden
getirdiği Urlalılar tarafından kurulmuş. Vourla, Urla eski ismini yeni
köylerine vermişler. Bu köy de denizden 300 metre yükseklikte ve adanın en
büyük ve güzel yerleşim yerlerinden. Görkemli evleri, geleneksel revaklar ve
dükkanları köyün geçmiş yıllarda doruğa çıkışını ortaya koymakta. Sokaklarda
yürümek, güzel kiliseleri görmek, huzur dolu köy meydanında bir fincan kahvenin
yanında tatlı yemek için harika bir yer.
Saat
13.00 ü geçmek üzere. Yavaş yavaş acıkıyoruz. Yemek, ardından yüzme molası
Kokari’de. 15 dakikalık bir yolculuktan sonra Kokari’deyiz. Aracımızı Aziz
Nikolas kilisesinin yakınına park edip rengârenk küçük çarşının içinden
restoranların bulunduğu sahile geçiyoruz.
Kokari;
geleneksel tarzını en güçlü şekilde koruyan, adanın en önemli turizm
noktalarından biri. Gerek kendi sahil şeridi gerekse yürüme mesafesindeki
Lemonakia, Çamadou gibi plajları ve çok sayıda keyifli restoranıyla büyüleyici
bir yer.
Restoranlarda
yemek siparişinizi beklerken ya da yemek arasında hemen önünüzden denize
girebilirsiniz. Yalnız duş ve kabin imkânı yok. Ve bugün kuzeyli rüzgârlar
nedeniyle dün Potami plajında olduğu gibi deniz dalgalı. Kokari’de yine Mythos
eşliğinde öğle yemeğimizi yedikten sonra restoran sahibimizin önerisi ile her
havada sakin bir denize sahip olan Novagos Beach Bar’a rotamızı çeviriyoruz.
Gerçekten
de havuz kadar sakin ve turkuaz sulara sahip Navagos Beach te şezlonglarımıza
uzanıyoruz. Bundan sonrası deniz, güneş, kum ve kitap keyfi…
Bu
arada eğer bir şeyler yer içerseniz şezlong ve şemsiye ücretsiz. Urla
Demircili ’de bir şezlonga 50.00 TL istediklerini düşününce insan kızmadan
edemiyor.
Güneşe,
denize ve huzura doyduktan sonra Navagos’tan ayrılıp otelimize dönüyoruz. Duş
ve kıyafet değişimi sonrası bu akşam Yeni Karlovassi’yi keşfedeceğiz. Akşam
yemeğimizi meydandaki restoranların birinde yiyeceğiz ve meşhur ev yapımı
dondurmasının tadına bakacağız.
Karlovassi
Bugün
adada son günümüz. Dün gece cıvıl cıvıl, tertemiz giyinmiş yaşlısı genci
Yunanlıların doldurduğu meydanda güzel bir akşam yemeği ve dondurma sonrası
otelimize erken dönüp dinlenmeye çekilmiştik. Bugün kahvaltı sonrası klasik ada
turunu yapacağız.
Otoparktan
aracımız alıp Karlovasi'nin doğusuna yol alıyoruz. Bugünkü rotamızın ilk durağı
denizden 550 metre yükseklikte bulunan ve adanın en eski köylerinden olan (
1600 ) Platanos.
Platanos köyü ve İkeria Denizi
Köyün meydanında kristal renkli bol kaynak suları,
ziyaretçilere susuzluklarını gidermek ve çınar ağaçları arasında bol yokuşlu yürüyüş
yapmaları için güç veriyor. Okulun görkemli binası, kafeler, fırınlar ve köy
meydanındaki hediyelik eşya dükkanlarında vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.
İkeria Denizi ve adası
Köyden
tekrar ana yola çıktığımızda denizi sağımıza alıp çam ağaçları arasında
ilerliyoruz. Bir açıklıktan İkeria denizinde yer alan İkeria adasını ve Fourni
adasını seyredip İkerus’un efsanesini anımsıyoruz. Çam ağaçları arasında yola
devam. Adanın bu bölgesi yoğun çam ormanları bulunması nedeniyle arıcılıkla geçiniyor ve bal üretimini ve satışını kooperatif kanalı ile yapıyorlar.
Bal satış kooperatifi
Yolumuz üzerinde çam ağaçları altında, yamaçları bağlarla çevrilmiş bir
noktadaki bal satış noktasında mola veriyoruz. Buradan bal, polen, bir çeşit
doğal krem, portakal reçeli ve muscat şarabı satın alabilirsiniz. Biz bal alıp
yolumuza devam ediyoruz. Yolumuz üzerindeki Pyrgos köyünü geçip Koumaradei’de
kahve molası veriyoruz. Kafeteryanın yanındaki seramikçiden ilginizi çeken
ürünleri ve Samos’un olmazsa olmaz hatıralık eşyası Adalet Kupasını
alabilirsiniz.
Pyrgos Köyü
Pythagorian ve Pisagor anıtı
Kahve
molasından sonra Türkiye kıyılarını ve Samos havaalanını sağımıza alıp
Pisagorian’a doğru iniyoruz. Aracımızı hemen kentin girişindeki otopark alanına
park ediyoruz. Dilerseniz bu bölgede bulunan kaleyi ve antik kalıntıları
gezebilirsiniz. Biz güneşte gölgelik olan sağında solunda hediyelik eşya,
market, restoran/büfeler, motor kiralayan rent a car dükkânlarının sıralandığı
caddeden limana yürümeyi tercih ediyoruz.
Limanda
çok sayıda yat ve tekne bağlı. Birçoğu da Türk bayraklı. Buradaki barınma ve
konaklama ücretleri Türkiye’ye göre çok uygun olduğu için birçok tekne sahibi
teknelerini Pisagor Limanına bağlıyorlarmış. Limandan sola doğru yürüdüğünüzde
Pisagor’un heykeline ulaşıyoruz. Fotoğraflarımızı çekip tekrar geri dönüyoruz.
Yolumuz üzerindeki marketlerden buraya özgü uzo markası olan Frantzeskos
uzosunu ve Psiles Korfes – yüksek tepeler-marka muscat şarabımızı uygun fiyata
alıyoruz. Öğle yemeğimiz Samos / Vathi’de.
Samos / Vathi
Vathi
de aracımızı girişteki Katedralin yakınındaki otoparka park edip sahile
yürüyoruz. Sahilden Aslanlı Meydana doğru ilerliyoruz. Geniş bir meydan ve
Devrim yıllarındaki kahramanlıklarını ve cesaretlerine atfen dikilmiş bir Aslan
heykeli ve etrafında çok sayıda restoran kafeterya mevcut. Biz daha önce
edindiğimiz bilgi üzerine meydan yaklaşık 100 metre mesafedeki Zen Tavern’e
oturuyoruz. Çok lezzetli deniz ürünlerini yine Mythos’un eşliğinde tipik Yunan
restoranında afiyetle yiyoruz.
Vathi’den
Karlovassi Limana yaklaşık 30 km yolumuz var. Feribotumuz saat 17.00 de
kalkacak, bir an önce limana varıp aracımızı teslim etmemiz ve pasaport
sırasına girmemiz gerekiyor.
Keyifli
bir Samos gezisinin daha sonuna geldik.
Yazı ve Fotoğraflar:
Mehmet Cengiz TÜMER