26 Ağustos 2014 Salı

BU DA CABASI; HEİDELBERG

BU DA CABASI; HEİDELBERG

 

Çocukluğumuzda kalan bir deyim vardı;"Bu da cabası" ya da "Cabası da benden" Bakkala gittiğinizde 25 kuruşluk çiğdem çekirdek isterdiniz. Bir çay bardağını ölçü olarak kullanıp gazete kağıdından yapılan külaha boşaltırdı. Sonra çay bardağını tekrar çiğdem çekirdek çuvalına daldırır çeyrek bardak çiğdem çekirdeği külaha eklerdi, sonra da şöyle derdi: Bu da cabası.


Öğle saatlerini biraz geçe Würzburg'ta Romantik Yol turumuzu bitirdikten sonra Dönüş ayağımız Frankfurt'a geçmeden önce yolu biraz uzatıp Almanya'nın en romantik kenti (Wege der Romantik) diye de anılmakta olan Heildelberg'i de romantik turumuza eklemek... Tam da Cabası da benden denilecek bir durum oldu.

Heielberg'i programa eklemek Sevgili Sema ÜNAL'ın fikriydi, Şengül'ün bir arkadaşının da orada olması Heidelberg'i programa almamızı kaçınılmaz yaptı. Würzburg'tan ayrıldıktan sonra zorlu bir yolculukla - otabanın bir bölümünde korkunç bir trafik yoğunluğu vardı- saat 16.00 gibi Heidelberg'e vardık. Kısa bir beklemeden sonra Sveta ve annesiyle buluşuyoruz. Önce yemek yememiz gerek. İstasyonun yakınlarındaki meydanda bir restorana oturuyoruz. Yemeğimizi yerken sınırlı vakit içinde yapabileceğimiz programı netleştiriyoruz. Yemeğimiz yedikten sonra 5 nolu otobüsle Eski Şehir'e - Altstadt - gideceğiz, Altstadt'ı, Üniversiteyi, ve Alte Bruck'ü gördükten sonra otoparktan araçlarımızı alıp kaleye çıkacağız.

Keyifli bir yemek sonrası programımızı uygulamaya koyuluyoruz. Yaklaşık bir on dakika yolculuktan sonra Sveta'nın söylediği durakta iniyoruz. Sveta ve annesi bisikletleriyle bizden önce gelmişler, onlar bisikletlerini kilitledikten sonra Altstadt'a giriyoruz. İzmirliler için bizim Kıbrıs Şehitleri, İstanbullular için İstiklal caddesi benzeri bir cadde. Sağlı sollu marka mağazalar, caddenin sonunda gözüken iki kuleye doğru yürüyoruz. Sağa açılan sokaklar ormanla kaplı yamaçlara bakıyor sola açılan sokaklar ise Neckar nehrine.



Heidelberg II. Dünya Savaşı'ndan sonra, Almanya'nın savaştan yıkılmadan kalmış olan ender kentlerinden biridir. Savaş sonrasında Amerikan işgal bölgesinde kalan şehir, uzun yıllar Amerikan Ordusu tarafından askeri üs olarak kullanılmıştır. Bugün özellikle kentin eski şehir (Altstadt) ve Sarayı, Unesco tarafından dünya insanlık mirası listesinde bulunmaktadır.



Sağdaki sokaklardan birinde eski üniversite binasını ve biraz ilerde sağ tarafta devasa yapısıyla üniversite kütüphanesini görüyoruz. Heidelberg bir üniversite şehri.

Üniversite Binası

Üniversite Kütüphanesi


1386'de kurulmuş Almanya'nın en eski üniversitesi olan Heidelberg Üniversitesi bu şehirdedir. Bir gezginin notlarında okuduğum öğrenci hapishanelerini Sveta'ya soruyorum , bilmiyor. Anlatıldığına göre disiplin cezası alan öğrenciler bu hücrelere kapatılırmış, kuru ekmek su verilir, ders saatlerinde tünellerden derslere gelir ve ders bitimi tekrar hücrelerine dönerlermiş. Zamanımız sınırlı olduğu ve saatte 17.00 yi geçtiği için hiç soruşturmadan gezimize devam ediyoruz. Yolun genişlediği yerde solda Altebruck'e inen sokak, , şehrin en ünlü kilisesi Heiligegeistkirche. ve onun hemen karşısında bugün otel olarak kullanılan Heidelberg'in en eski binası var. Biz Köprü'ye doğru yöneliyoruz, bir kaç dakika sonra iki kuleli girişten solumuzdaki maymun heykelini selamlayıp köprüye giriş yapıyoruz. Neckar nehri altımızda nazlı nazlı akıyor, güneş yavaş yavaş yatmaya başladı, güneşin yumuşayan ışıkları karşımızdaki ağaçlarla kaplı tepede kırmızı tuğlalardan yapılmış kaleyi daha muhteşem yapıyor.
En eski binası

Altebrucke
Neckar nehri

 
Fotoğraf molası sonrası Neckar nehri boyunca tekrar şehir merkezine otoparka doğru yürüyoruz. Araçlarımızı alıp navigasyonun yardımı ile kaleye tırmanıyoruz. Kalenin müze kısmı kapalı, ormanın içindeki filozoflar yolunda yürüyerek Nectar nehrini, Altebruck (anılan köprünün asıl adı Carl-Theodor Brücke'dir.) ve Heidelberg'i seyrediyoruz. Fotoğraf için yanlış zamandayız, çünkü güneş tam karşımızdan batıyor ve ters ışıkta bu güzel manzarayı fotoğraflamak uygun olmuyor.


Sveta ve annesine teşekkür edip şehir merkezine bıraktıktan sonra bu güzel şehire veda ediyoruz.


ROMANTİK YOL 5. GÜN KÜÇÜK PRAG: WÜRZBURG

ROMANTİK YOL
5. GÜN
KÜÇÜK PRAG: WÜRZBURG


Maine Nehri kıyısında gün batımı


Würzburg'a vardığımızda gün batımına yakın saatlerdi. Kalacağımız otel şehir merkezinde tüm gezilecek yerlere yürüme mesafesinde, Maine nehrine ise 200 metre mesafede. Araçlarımızı otele yakın bir kapalı otoparka bırakıyoruz ( Günlüğü 8 € ) Odalarımıza yerleşip, valizlerimizi bırakıp elimizi yüzümüzü yıkayıp şöyle bir kendimize geldikten sonra otel lobisinde buluşuyoruz. Amacımız Canburak'ın internetten bulduğu LOCANDA restoranı bulmak, öncelikle akşam yemeğimiz için mekanı sağlama almak, sonra da nehir kıyısında yürüyüş yapmak. İki amacımız aynı anda geçekleşiyor. Çünkü LOCANDA , Main nenri kıyısında, nehri 4 - 5 metre yukarıdan gören terasta, ağaçlar arasında konumlandırılmış güzel bir restoran. Yemek mekanını garantiye aldık şimdi Günbatımının ve Main nehrinin tadını çıkarmakta. Würzburg bir üniversite şehri. Bu nedenle nehrin kıyısındaki banketler, yeşil alanlar, banklar ellerinde biraları ve şarapları - burası şarabın, özelliklede beyaz şarabın başkenti -  ile sohbete dalmış kızlı erkekli gençlerle - birileri duymasın - dolu. Boş bir banka oturup Maine nehri üzerindeki gün batımını seyrediyoruz, karşımızda Festung Marienberg  kalesi ve Alte Mainbrucke.

Alte Mainbrucke, kemerli mimarisi, üzerindeki heykelleri ile Prag'daki Charles köprüsünün minyatürü gibi. Emel'in anlattığına göre köprü üzerindeki heykeller vergileri yüksek oranda arttıran piskoposa karşı ayaklanan 500 köylüden ibreti alem için asılan 20 köylüye aitmiş. O gün Emel anlatırken piskopos niye vergi koyar ki diye düşünüyordum. Bugün bu yazıyı yazmadan önce notlarımı gözden geçirirken Kendingez.com' dan sevgili arkutbay'ın yazısında buldum  sorumun cevabını:

Ortaçağda , Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu zamanında Almanya topraklarında iki çeşit şehir varmış : Biri özgür imparatorluk şehri , diğeri imparatorluk şehri . Özgür imparatorluk şehirleri doğrudan imparatora bağlı şehirlermiş . Başlarında prens-piskoposlar olan , imparatorlukta bağımsız temsil hakkına sahip bu şehirler vergi vermiyor , haçlı seferlerine asker göndermiyorlarmış . Diğer imparatorluk şehirlerini yöneten prenslerin ise dini unvanları yokmuş -sadece derebeyi- ve bu ayrıcalıklardan yararlanamıyorlarmış ."



Alte Mainbrucke

Köprünün özellikle eski şehir tarafındaki ayağı oldukça kalabalık, köprünün hemen girişindeki şarap evinden şarabını alan, köprünün korkuluklarına yaslanmış gün batımında sokak müzisyenlerini dinleyerek yorgunluk atmakta. Açık söyleyeyim, manzara müzik, suyun sesi ve şarap bizim de yorgunluğumuzu aldı ve ekibimizi Würzburg'ta karşılayan Şenol Beyle birlikte LOCANDA'ya doğru yönümüzü çevirdik. Şenol Bey Almanya doğumlu Aydınlı bir Türk, burada Würzburg üniversitesinde çalışıyor ve üniversiteye İzmir'li genç öğrencileri getirmek için çabalıyor. Oldukça kalabalık olan restoranda Şenol Beyin yardımıyla beş dakikalık bir bekleme sonucu Main nehri ve kaleyi gören bir masada akşam yemeğine oturuyoruz. Sohbet Würzburg, üniversite Almanya'daki yaşam, Türkiye'deki gelişmeler üzerine. Şenol Beyde ertesi gün Münih'e Cumhurbaşkanlığı seçimi için oy vermeye gidecekmiş.
Yemek sonrası Şenol Beyin rehberliğinde geniş bir şehir turu yapıyoruz, yarın gün gözüyle göreceklerimizi gece haliyle görüyoruz. ve turu dondurma ile sonlandırıyoruz. Şenol Beye teşekkür edip otelimize dönüyoruz.

Rathaus


Sabah kahvaltı sonrası valizlerimizi otoparktaki araçlara yerleştirip şehir turuna başlıyoruz. Önce Rathaus sonra marktplatz, buradaki peynir, sebze meyve ve çiçek satıcılarının oluşturduğu pazardan geçerek DOM kilisesi. Kilise bugüne kadar gezdiğim kiliselerin aksine kasvetten uzak beyaz boyası, beyaz alçıdan yapılan süslemeleri ile oldukça aydınlık ve ferah bir kilise.. Bir de bugüne kadar kiliselerde görmeye alışık olduğumuz Rönesans dönemine ait resimlerin, yağlıboya tabloların yanı sıra neredeyse soyut çalışmaya yakın tabloların yer alması beni şaşırtan bir detay oldu.




DOM Kilisesi, içi ve soyut resimlerden bir örnek



Dom kilisesi sonrası UNESCO Dünya Kültürel Mirası listesindeki Residensi görmeye gidiyoruz. Rezidens o dönem yönetimi elinde bulunduran Prens - piskoposların halktan aldığı yüksek vergilerle yaptırdığı bu barok saray içlerinde Von Hildebrandt'ın da ( Viyanadaki Belveder ve Schönborn Saraylarını da yapan )  olduğu bir konsey tarafından  1720-44 yılları arasında yapılmış . Başmimar Baltazar Nuemann, İçindeki freskler Venedikli Tiepolo'ya ait. İki kanatlı olarak tasarlanan sarayın merkezindeki giriş merdivenlerinin üzerindeki 670 m2 büyüklüğündeki Fresk gerçekten baş döndürücü. Sarayın bir serbestçe gezilen bölümü var, biz burayı gezdik, tam çıkarken ikinci bölümü de fark ettik ve doğal olarak bizim küçük gurup ilerledik. Maalesef burası rehberli turlara aitmiş, içerdeki turun rehberi bizi uyarınca biz de durumu izah ettik ve çok istekli olmasalar da bizi gurubun sonuna dahil ederek turu tamamladık. Özellikle bu ikinci turda gördüğüm Aynalı oda ihtişamı ile beni büyüledi.  2. Dünya Savaşı'nın sonlarında 16 Mart 1945 tarihinde 17 dakikalık bir bombardıman ile tamamına yakını yıkılan saray küllerinden yeniden doğmuş ve restore edilmiş. Ancak bu aynalı odadaki cam ardına yapılan boyama tekniğini ancak 1970 li yıllarda bulmuşlar ve bu odayı 1970'lerden sonra restore etmişler.



Residens

Saray turu sonrası tipik saray bahçeleri turumuzuda yapıp otoparka dönüyoruz. Aracımızın navigasyonuna yazdığımız adres: Festung Marienberg 



Aracımızı otoparka bırakıp kaleye yöneliyoruz. Devasa bir tünel şeklindeki kale kapısından geçip avluya geliyoruz., Ortadaki kule ve çevre yapılar sapasağlam, turistler ve hediyelik eşya satan satış yeri...Bense Main nehrini, Alte Mainbrucke'yi ve Würzburgu yukarıdan görebileceği ve fotoğraflayabileceğim noktayı arıyorum. Bu kaleye sırf bu fotoğraf karesinin hayali ile çıktım. Ve nihayet buluyorum. Kalenin surlarından Main nehrine kadar olan yamaç bakımlı bağlarla kaplı, keza karşı yamaçlarda öyle..





Kale gezimizle birlikte Romantik yolun son durağı Würzburg'u da noktalıyoruz. Doğası ile, şatoları ve sarayları ile, gölleri ve nehirleri ile şarabı ve diğer lezzetleri ile çok keyif aldığımız rotalardan biri oldu Romantik Strasse.

15 Ağustos 2014 Cuma

ROMANTİK YOL BÖLÜM 4

ROMANTİK YOL
4. GÜN
ROTHENBURG o.d T > WÜRZBURG

Sabah kahvaltı sonrası öğleye kadar Rothenburg'u gezeceğiz daha sonra Romantik yola devam edeceğiz.
Rothenburg,Romantik yolun en bilinen,en çok fotoğraflanan,en sevilen kasabası,bir platonun üzerinde yer aldığı için savunma duvarlarına ek olarak,yüksekteki pozisyonu savunma avantajı sağlıyor.Arşivlerdeki en eski belgeler,960 yılını gösteriyor,şaka gibi tarih,1000 yıldan eskiye gidiyor


      







İlk tercihimiz şehri çevreleyen surlardan yana. Bu nedenle dün giriş yaptığımız kapıya doğru yürüyoruz ve buradaki girişten surlara tırmanıyoruz. Yaklaşık bir metre genişliğinde surlar üzeri kiremit çatı ile örtülü, belirli aralıklarla mazgal delikleri var, tam 42 tane de kulesi var, duvarlarda isimler yazılı taş plaketler var. Surların bakımı için bağışta bulunanların isimleri ve kaç metre bağışta bulundukları yazılı. 20 cm'den 5 metreye kadar duvarın restorasyonu için bağış yapan var ama santimi kaç paradır bilmiyorum. Şehri çevreleyen surlar oldukça müstahkem yapılmış. Sadece şehrin Tauber Vadisine bakan kısmı yarlarla çevrili olduğu için bu kesimde sur yok. Bu surlar şehri ortaçağda Nürnberg ve çevresindeki diğer devletçiklere karşı korumuş. Bir kez işgal edilmiş , o da tesadüfen Rothenburg yakınlarında geçip başka bir savaşa giden 40.000 kişilik yabancı bir ordu tarafından. Rothenburg yakınlarından geçerken yağmura yakalanıp çamura saplanan ordu kışlamaiçin önüne ilk çıkan Rothenburg'a saldırır ama alamaz. Kuşatma devam ederken cephanelikten sorumlu görevli cephaneleri depoladıkları kuleden malzeme almak için meşaleyle depoya girince patlama olur kule ve surların bir kısmı yıkılır, düşman ordusu açılan bu gedikten içeri girer ve şehri işgal eder. Bu kuşatmada düşman 1000 asker kayıp verirken Rothenburg'luların kaybı sadece cephane sorumlusu ve nöbetçisi olmak üzere iki kişidir. Bu işgal sonucu Rothenburg kenti oldukça yoksul düşer ve 250 yıl kendini toparlayamaz. Sevimli Nightwatchman - gece bekçimizin dün akşam anlattıklarına göre kentin bu korunmuşluğu da bu yoksulluktandır, kenti yenilemeye paraları yoktur. Kentin çatılarını ve dar sokaklarını seyrederek surlarda ilerliyoruz. St. Jakobskirche'ye yakın bir yerden surlardan inip tekrar şehre yürüyoruz. Kiliseyi dışarıdan gördükten sonra tekrar Markplatz ve yakınındaki Noel Baba müzesine geliyoruz. Müzeyi gezemiyoruz ( Çünkü zamanımız kısıtlı ) ama Noel süslemeleri ve oyuncaklarının satıldığı mağazasını gezmekten kendimizi alamıyoruz. Hatıra magnet ve tabaklarımızı alıp Ankaralı Gezginler gurubumuza kartpostalları da gönderdikten sonra Navigasyon cihazına Craglingen yazıyoruz.





Navigasyon cihazımızın gösterdiği üzere ana yoldan ayrılıp korkulukları rengarenk çiçekli saksılarla süslenmiş köprüden geçip bu küçük kasabaya giriyoruz. Aracımızı halka açık bir otoparka bırakıp kentin sokaklarında dolaşıyoruz. Yamuk yumuk kule evleri, rathaus binasını görüp bir marketten de su stokumuzu yenileyip tekrar aracımıza dönüp yola devam ediyoruz.




İkinci mola ,10-15 km uzaklıktaki    Röttingen de. Çok fazla oyalanmadan yönümüzü Weikersheim e çeviriyoruz.


 Weikersheim bağları ve sarayı ile meşhur,Romantik yol un önemli kasabalarından biri... Kentin girişindeki halka açık otoparka araçlarımızı parkediyoruz. Otoparktan çıkınca sağa devam ettiğinizde yol sizi Old Town'a yani eski Weikersheime götürüyor. Kendinizi Kilisenin ve restoranların yer aldığı bir meydanda Marktplatz'da buluyorsunuz, hemen karşınızda Hohenlochen sülalesine ait Versailes mimarisinde saray karşılıyor. 



Gezmek yine rehberli turla mümkün. Rehberlik hizmeti sadece Almanca. Almanca bilmeyenler için hazırlanmış İngilizce rehber kitapçık veriyorlar.Hemen biletimizi alıp 14.00 turuna yazılıyoruz. Tur saatimiz gelinceye kadar 10 dakika sarayın iç avlusunda oyalanıyoruz. Saat tam 14.00 te rehberimiz öncülüğünde merdivenler,kuleler,odalar,salonlar dolaşılıyor,duvarlarda şatonun sahibi ve sülalesine ait portreler ..Sarayın en önemli özelliği tüm mobilyaların orijinal oluşu,bir diğer özellik de saray da çalışan personelin bahçedeki cüce heykelleri,aşçılar,bahçıvanlar hep cüce.Çok güzel planlanmış,düzenlenmiş Fransız tipi bahçeler içinde Weikersheim sarayı gerçekten şık.. Tam bir saat sürüyor turumuz.




Öğlen oldu,bir şeyler yemenin vaktidir..Markt platz da restoranlardan birine oturuyoruz. Öğle yemeği servisi bittiği için sadece sosis ve salata seçeneği var. Güç bela Siparişleri veriyoruz çünkü garson bayan sadece Almanca biliyor bir de bizim çat pat Almancayla anlatmak istediklerimizi kavrayacak yapıda değil düz bir Alman. Neyse yan masadan birileri müdahale ediyor biz ona İngilizce anlatıyoruz o da garsona Almanca. Tüm Romantik Yol turunda en zorlandığımız ve en çok parayla en az yemek yediğimiz yer burası oldu.

Saat 16.30. Daha yolumuz uzun. Bir diğer durağımız şarapları ile ünlü; Bad Mergentheim.








Bu kez otopark halka açık değil, araçlarımızı ücretli bir kapalı otoparka bırakıp kent merkezine yürüyoruz. Ara sokaklardan geçip kendimizi tipik Marktplatz'da buluyoruz. Akşamüstünün serinliğinde herkes kafelerde oturmuş, canlı cıvıl cıvıl bir mreydan. Canburak turizm danışmadan hem şehir haritasını alıyor hem de şarap tadımı yapabileceğimiz yerleri soruyor. Canburak'ı beklerken meydandaki ikiz evleri, hemen meydanın arkasındaki yeşil alandaki Tauten Şövalyelerinin şatolarını izliyoruz ardından Canburak'ın rehberliğinde şehri turluyoruz. Şarap tadım yerlerinin hepsi saat 18.00 de kapanmış. Yakında ve yolumuzun üzerinde Backstein'i öneriyorlar, orada bir iki küçük işletmenin saat 19.00 kadar açık olabileceğini söylüyorlar. Ama 15 dakika sonra vardığımızda çevresindeki yamaçlar bakımlı bağlarla çevrili küçük bir hayalet höyle karşılaşıyoruz. Bir evin bahçesinde çalışan yaşlı bahçıvanla sohbet ediyoruz kısacası şarabı tadamadan yola devam.



Tüm köyleri dolaşmamız imkansız,ancak hedeflediğimiz birkaç tane daha kaldı,sırada biraz uzun isimli bir romantik kasaba daha var :Tauberbischofsheim
Tauber nehri kıyısını takip ederek ulaştığımız bu kasaba da oylanmadan küçük bir araba turu yapıp son durağımız Würzburg'a devam ediyoruz.